Teknolojinin meydana getirdiği yeniliklerden biri iş görme biçimlerinde yaşanan değişimdir. Bu değişime öncülük eden yapay zekâ; müşteri hizmetleri, çevrimiçi alışveriş imkanları gibi yeni birçok hizmete zemin hazırlamıştır. Yapay zekânın ne olduğuna ilişkin birden fazla tanım bulunmakla birlikte yaygın olarak yapay zekâ “bir bilgisayarın ya da bilgisayar denetimli bir makinenin genellikle insana özgü nitelikler olduğu varsayılan akıl yürütme, anlam çıkartma, genelleme ve geçmiş deneyimlerden öğrenme gibi yüksek zihinsel süreçlere ilişkin görevleri yerine getirme yeteneği”[1] olarak tanımlanmaktadır. Bu yönüyle yapay zekâ programlanmış olan bir bilgisayarın düşünce girişimi olarak da tanımlanabilir.

Yapay zekanın insan eylemlerine benzer birtakım eylemlerde bulunması onun hukuki niteliğini ele almayı zorunlu kılmaktadır. Öyle ki aşağıda ele alınacak görüşler çerçevesinde yapay zekânın hukuki kişiliği olduğunu kabul ettiğimiz takdirde onun hukuki sorumluluğu ve cezai sorumluluğu söz konusu olacaktır. Bu doğrultuda öncelikle yapay zekânın hukuki kişiliğini reddeden görüşler ve yapay zekânın hukuki kişiliğini kabul eden görüşler incelenecek olup ardından Türk hukuku açısından hukuki kişilik görüşü değerlendirilecektir.

Yapay Zekânın Hukuki Kişiliğini Reddeden Görüş

Bu görüşün savunucularına göre yapay zekâ insanın ürettiği eşyalardan biridir. Dolayısıyla yapay zekâyı bir eşya olarak kabul etmek gerekmektedir ve Locke’un ifade ettiği gibi insanlar ürettiklerine sahip olma hakkını haizdir. Dolayısıyla kişiler yapay zekânın mülkiyetine sahip olacaktır. Daha da ileri giden kimi görüşlere göre ise yapay zekâ köle olarak kabul edilmelidir. Hiçbir zaman insan olma vasfına sahip olamayacağından yapay zekânın köle olarak kabul edilmesini savunan görüş, kölelik karşıtı mücadeleyi yok saydığı ve köleliği diriltmeyi amaçladığı için eleştirilmektedir.

Yapay Zekânın Hukuki Kişiliğini Savunan Görüşler

  • Yapay Zekâyı Tüzelkişilik Olarak Kabul Eden Görüş

Bilişsel bir yapıya sahip olduğundan dolayı yapay zekânın hiçbir zaman gerçek kişi olarak kabul edilemeyeceğini savunan bu görüşe göre, yapay zekâyı hukuken tanımamak teknolojik değişimlere kulak tıkamak anlamına gelecektir. Bu sebeple yapay zekâya tıpkı şirketlerin sahip olduğu gibi tüzelkişilik verilmelidir.

  • Elektronik Kişilik Görüşü

Avrupa Parlamentosu’nun 27 Ocak 2017 tarihli raporunda yapay zekâlara kişilik verilmesi açısından bir dizi öneri ve tavsiyeler yayınlanmıştır. Burada belki de en dikkat çekici olan öneri, gerçek kişi ve tüzelkişi dışında, yeni bir tür olan elektronik kişiliğin verilmesi düşüncesidir.[2] Söz konusu rapor, yapay zekâya kişilik verilmesini düzenleyen ilk resmî belge olma özelliğine de sahiptir. Yapay zekâ bir eşya olmaktan ziyade hak sahibi olabilen ve borç altına girebilen bir varlıktır. Ancak mevcut durum itibarıyla yapay zekâyı gerçek kişi olarak kabul etmek de mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla yapay zekânın sui generis özelliği göz önüne alındığında onu elektronik kişi olarak tanımlama önerisi isabetli gözükmektedir.  Ayrıca rapor her bir yapay zekânın resmi sicile kaydedilmesini ve tazminat sorumluluğunu öngörmektedir. Bu kapsamda yapay zekanın fiili ile zarar arasında nedensellik bağı bulunduğu takdirde yapay zekâ kusursuz sorumlu tutulabilecektir.

  • İnsan Olmayan Kişi Görüşü

Bu görüşe göre yapay zekâ insana özgü kimi yetilere sahip olduğundan onu tüzelkişi olarak kabul etmek mümkün değildir. Ancak insan olmadığından gerçek kişi olarak kabul etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla yeni bir hukuksal statüye ihtiyaç vardır. Bu sebeple yapay zekâyı yeni bir kavram olan insan olmayan kişi kavramıyla hukuksal olarak bir statüye kavuşturmak mümkündür.

Türk Hukukunda Kişilik Kavramı

Türk Hukukunda yapay zekânın hukuki niteliğine ilişkin herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bunun temel sebepleri Türk Kanun Koyucunun teknolojik alandaki yeni gelişmeler karşısında daha muhafazakâr bir tavır takınmasının yanı sıra ülkedeki ileri teknoloji çalışmalarının görece düşüklüğüdür. Fakat küreselleşmeyle birlikte gitgide birbirine entegre olan bir dünyada teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan hukuki sorunlar, bir çözüm arayışını zorunlu kılmaktadır.

Her ne kadar Türk Hukukunda yapay zekâya ilişkin bir yasal düzenleme olmasa da mevcut hukuk normları yoluyla yapay zekânın hukuki statüsünün tespit edilip edilemeyeceğinin incelenmesi gerekmektedir. Bu çerçevede yapay zekânın hukuki kişiliğe sahip olup olmadığı hususu irdelenecektir.

Türk Hukukunda kişi, hak sahibi varlık olarak tanımlanmaktadır. Hukuk düzeni esasen bir doğal varlık olan insanı hak sahibi olarak kabul etmektedir. Türk Medeni Kanunu Madde 8 uyarınca;

“Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara sahip olmada eşittir.”

Türk Medeni Kanunu’nun 9. ve 10. Maddesi, fiil ehliyetine sahip olan bir kimsenin kendi fiilleriyle hak edinebileceğini ve borç altına girebileceğini düzenlemektedir. Görüleceği üzere hukukta kişi kavramı hak ve borçlara sahip olabilen varlıkları ifade eder. İnsan olmak ise, hukuki kişiliğe sahip olmanın bir koşulu değildir. Sosyal gereklilikler icabı Türk Medeni Kanunu kişi topluluklarını ve mal topluluklarını tüzelkişi olarak düzenlemektedir.[3] Dolayısıyla Kanun kişi kavramını gerçek kişi ve tüzelkişi olmak üzere tahdidi olarak düzenlemiş olup her iki kategoriye girmeyen bir varlığın hukuken kişi olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bu çerçevede mevcut hükümler ışığında yapay zekânın Türk hukukunda hukuki kişiliğe haiz olmadığı açıktır.

Bir başka ifadeyle, Türk Hukukunda bir varlığa kişilik tanınıp tanınmayacağına ilişkin nihai kararı kanun koyucu vermektedir. Dolayısıyla Türk mahkemelerinin herhangi bir uyuşmazlıkta kanun maddesinin yokluğunda bir yapay zekâ varlığına kişilik tanıması mümkün değildir.[4] Bu konuda muhakkak bir yasal düzenleme gereklidir.

Sonuç;

Bilişim çağında yapay zekâya ilişkin gelişmeleri görmezden gelen bir anlayış yerine onu tanımlamaktan imtina etmeyen ve bu konuda yasal düzenlemeler yapan bir pozisyon benimsemek elzemdir. Kanaatimiz, yapay zekânın hukuki kişiliğe haiz bir varlık olarak kabul edilmesi yönündedir. Böylelikle yapay zekânın hak sahibi olmasının yanı sıra borç altına girmesi de mümkün hale gelecektir. Diğer bir deyişle, bu durumda yapay zekânın hukuki sorumluluğu ve cezai sorumluluğu söz konusu olacaktır.

Bahsi geçen görüşler değerlendirildiğinde, ortaya çıkan yeni durumlara yeni kavramlarla cevap vermek hukukun gelişimi için önemlidir. Bu sebeple Avrupa Parlamentosu’nun ilgili raporunda dile getirdiği elektronik kişilik kavramı yeni bir olgu olan yapay zekâyı kendine özgü niteliğiyle tanımlamak bakımından elverişli bir kavramdır. Ancak bu kavram yapay zekânın görece yeni bir gelişme olması dolayısıyla tanım olarak oluşabilecek yeni durumlara cevap verecek şekilde geliştirilmeye muhtaçtır. Ayrıca, devletlerin iç hukuk düzenlemelerinde bu kavramı tanımaya ve geliştirmeye yönelik adımları henüz atmadığını göz önüne aldığımızda yapay zekânın hukuki niteliğine ilişkin tartışmaların devam edeceğini söylemek mümkündür.


[1] INCE, Ş., ŞIMŞEK, M. Z., & KAYNARCA, F. (2019). YAPAY ZEKÂ VE ROBOTLARIN HUKUKI SORUMLULUĞUNUN TÜRK YASAL MEVZUATI ÇERÇEVESINDE INCELENMESI. GSI ARTICLETTER, 28.

[2] KILIÇARSLAN, S. K. (2019). YAPAY ZEKANIN HUKUKİ STATÜSÜ VE HUKUKİ KİŞİLİĞİ ÜZERİNE TARTIŞMALAR. Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi, (2), 363-389.

[3] Oğuzman, Seliçi, Oktay-Özdemir, Kişiler Hukuku, Filiz Kitabevi, 2018, s.2

[4] KASAP, A. (2022). Güncel Gelişmeler Işığında Türk Hukukunda Yapay Zekâ Varlıkları ve Hukuki Kişilik. Türk-Alman Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 4(2), 485-556.