İŞ KAZASI
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3/1/g maddesi iş kazasını ‘‘İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay’’ olarak tanımlamaktadır. Türk hukuk doktrininde ise, sigortalının işverenin otoritesi altında bulunduğu sırada, gördüğü iş veya işin gereğinden kaynaklı olarak aniden ve dışarıdan meydana gelen bir etken nedeniyle bedensel veya ruhsal zararına neden olan olay olarak tanımlanmaktadır[1].
Belirmek gerekir ki, iş kazası, bireysel iş hukukunda ve sosyal güvenlik hukukunda işverenin sorumluluğu bakımından birbirinden farklılaşmaktadır. Bu sebeple, iş kazasının bireysel iş hukuku ve sosyal güvenlik hukuku bakımından farklılaşan unsurlarına değinmek gerekir.
Sosyal güvenlik hukuku açısından iş kazasının unsurları 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesinde düzenlenmiştir. Hüküm uyarınca;
İş kazası;
- Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
- İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
- Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda
- Emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
- Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,
meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.
Bu hükümde hangi durumlarda meydana gelen olayların iş kazasını olarak kabul edileceğine yer verilmektedir. Daha açık bir ifade ile, SGK tarafından hangi olayların meydana gelmesi neticesinde sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine sosyal yardımların yapılacağı hüküm altına alınmaktadır. Buna göre, 5510 Sayılı Kanun uyarınca iş kazasından bahsedilebilmesi için, öncelikle kazaya uğrayan kişinin sigortalı olması gereklidir. İkinci olarak, Kanun’da sayılan yukarıdaki hallerden birinde kazaya sebebiyet veren olay gerçekleşmelidir. Üçüncü olarak ise, kazaya uğrayan sigortalının maddi ve/veya manevi bir zararı söz konusu olmalıdır. Son olarak ise meydana gelen kaza ile zarar arasında uygun nedensellik bağı olmalıdır.
Bireysel iş hukuku anlamında iş kazasından bahsedilebilmesi için ise tüm bu unsurlara ek bir unsurun daha gerçeklemesi gerekmektedir. Söz konusu unsur, işçinin uğradığı kaza ile gördüğü iş arasında nedensellik bağının varlığıdır[2]. Dolayısıyla, bireysel iş hukuku anlamındaki her iş kazası sosyal güvenlik hukuku bakımından da iş kazasıdır. Ancak sosyal güvenlik hukuku bakımından iş kazası, bireysel iş hukuku bakımından iş kazası olmayabilir. Daha açık bir ifade ile, sosyal güvenlik hukuku bakımından iş kazası olarak kabul edilen bir durum bireysel iş hukuku bakımından işverenin sorumluluğuna neden olmayabilir. İşverenin sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için kaza ile işçinin gördüğü iş arasında nedensellik bağının olması ve işverenin kazanın meydana gelişinde kusurlu olması gerekir.
Anayasa Mahkemesi, 23.01.2014 Tarihli, 2013/4701 Esas Sayılı Kararı[3];
“İşverenin, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu, 4857 sayılı Kanun’un 77. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. İş kazalarında işverenin sorumluluğu, kusur sorumluluğu esasına dayanır. İşverenin, kendisine bağımlı olarak çalışan işçisini koruma ve gözetme borcuna aykırı hareket etmesi sonucunda iş kazası veya meslek hastalığına maruz kalan işçi, tüm zararlarının tazminini talep etme hakkına sahiptir.”
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 02.11.2020 Tarihli, 2020/8254 Esas Sayılı Kararı[4];
“Öte yandan objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da onu kusursuz sorumluluk haline dönüştüremez. Çünkü, bazı istisnalar dışında işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Ancak Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2. maddesi, Anayasa ve 6331 sayılı Kanun hükümleri objektifleştirilmiş kusur sorumluluğu ilkesi gereğince işverenin sorumluluğunu oldukça genişletmiştir.’’
Belirtmek gerekir ki, bireysel iş hukuku anlamında bir iş kazasının varlığı halinde işçi, sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan sosyal sigorta yardımlarından da faydalanabilir. Böyle bir durumda, SGK, işçiye ya da ölümü halinde hak sahiplerine yaptığı ödemeler bakımından işverene kusuru oranında rücu eder[5].
MESLEK HASTALIĞI
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3. maddesinde meslek hastalığı ‘‘Mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalık’’ şeklinde tanımlanmaktadır. Doktrinde ise, Kanun’daki tanımından daha geniş bir biçimde, işinin niteliğinden dolayı veya işin yürütülmesinden kaynaklı olarak tekrarlanan nedenlerle ortaya çıkan ve işçinin bedensel ve/veya ruhsal hastalanmasına neden olan durumlardır[6].
Meslek hastalığının söz konusu olabilmesi için öncelikle meslek hastalığına yakalanmış kişinin sigortalı olması gerekir. Ayrıca meslek hastalığının işin niteliğinden veya yürütümünden kaynaklanması gerekmektedir. Bir diğer şart ise sigortalının bedensel ve/veya ruhsal zarara uğramış olmasıdır. Son olarak, sigortalının uğradığı zarar ile meslek hastalığı arasında nedensellik bağı olmalıdır.
İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞINDAN DOĞAN TAZMİNATLAR
İşçinin veya yakınlarının maddi ve manevi zarar görmesine neden olan iş kazaları ve meslek hastalıkları bakımından önem arz eden husus, söz konusu zararların kimin tarafından karşılanacağıdır. Belirtmek gerekir ki, iş kazaları ve meslek hastalıklarından kaynaklanan zararlar, Sosyal Güvenlik Kurumu ve işveren tarafından karşılanır.
Bu kapsamda, Sosyal Güvenlik Kurumu, işçiye sağlık yardımlarının yanı sıra geçici iş göremezlik ödeneği ve sürekli iş göremezlik geliri sağlamaktadır. Ayrıca işçinin iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölmesi hallerinde yakınlarına cenaze ödeneği, evlenme ödeneği ve hak sahiplerine bağlanan diğer ödemeleri yapmaktadır. Burada önemle vurgulanması gereken husus Sosyal Güvenlik Kurumu’nun manevi zararların tazminini sağlamamasıdır. Bu durumda Sosyal Güvenlik Kurumunca tazmin edilmeyen tüm zararlar bakımından kusuru oranında işverenin sorumluluğu gündeme gelecektir. Ayrıca Sosyal Güvenlik Kurumu, işçiye ya da hak sahiplerine yaptığı ödemeler bakımından kusuru oranında işverene rücu eder.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 01.03.2010 Tarihli ve 2009/9636 Esas Sayılı Kararı[7];
“Bu özelliği göz önünde tutulduğunda, “iş kazası sigortasından bağlanan gelirin” maddi zararın sigorta primleri işverenden alınmak suretiyle Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanmak amacına yönelik bir ödeme niteliğinde olduğu sonucuna varılır. Bu nedenle söz konusu gelir, işverenin genel hükümlere göre sorumlu olduğu” tazminat “kavramı içinde yer alır. İş kazası veya meslek hastalığı sonucu oluşan zararın giderilmesi istemine ilişkin olarak açılan tazminat davaları nitelikçe sigortaca karşılanmayan zararın giderilmesi istemini amaçlamaktadır.”
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 02.11.2020 Tarihli ve 2019/3182 Esas Sayılı Kararı[8];
“İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile davalının Kurumun rücu alacağından sorumluğu ancak kusurunun varlığı halinde mümkündür.”
Belirtmek gerekir ki, işçilerin veya yakınlarının hak kazandıkları yardım ve gelirler bakımından beş yıl içinde Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan talepte bulunması gerekir. Aksi halde, söz konusu talepler zamanaşımına uğrar. Bu durumda söz konusu talepler on yıllık zamanaşımı içerisinde işverene yöneltilebilirler. On yıllık zamanaşımının başlangıcı zararın meydana çıktığı tarihtir[9].
Ayrıca, işverenin sorumluluğu bakımından Yargıtay, işçinin daha lehine olduğundan sözleşmeden doğan sorumluluğu kabul etmektedir.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 12.11.2020 Tarihli, 2020/7594 Esas Sayılı Kararı[10];
“Yukarıda yapılan bu açıklamalardan sonra 818 sayılı Borçlar Kanununun 332. maddesinin karşılığı olarak çağdaş yaklaşımla düzenlenen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 417. maddesinin 2. fıkrasında; “İşveren, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçilerde iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlü” olacağı belirtilerek, İş Kanununun 77/1. maddesiyle bütünlük sağlandığı gibi 3. fıkrasında; “İşverenin yukarıdaki hükümler dahil kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabi” olduğu hükme bağlanmak suretiyle, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğun hukuki niteliği konusunda tartışmalar sona erdirilmiş, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan ölüme ve vücut bütünlüğünün zedelenmesine veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmininde sözleşmeden doğan sorumluluk hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.”
[1] Bostancı, Y., & Çetinel, T. (2021). İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞINDAN DOĞAN TAZMİNAT TALEPLERİNİN USÛL HUKUKUNUN BAZI KURUMLARI BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ. Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 11(1), 331-375.
[2] Bostancı, Y., & Çetinel, T. (2021). İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞINDAN DOĞAN TAZMİNAT TALEPLERİNİN USÛL HUKUKUNUN BAZI KURUMLARI BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ. Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 11(1), 331-375.
[3] Anayasa Mahkemesi, 23.01.2014 Tarihli, 2013/4701 Esas Sayılı Kararı.
[4] Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 02.11.2020 Tarihli, 2020/8254 Esas Sayılı Kararı.
[5] Bostancı, Y., & Çetinel, T. (2021). İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞINDAN DOĞAN TAZMİNAT TALEPLERİNİN USÛL HUKUKUNUN BAZI KURUMLARI BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ. Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 11(1), 331-375.
[6] Bostancı, Y., & Çetinel, T. (2021). İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞINDAN DOĞAN TAZMİNAT TALEPLERİNİN USÛL HUKUKUNUN BAZI KURUMLARI BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ. Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 11(1), 331-375.
[7] Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 01.03.2010 Tarihli ve 2009/9636 Esas Sayılı Kararı.
[8] Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 02.11.2020 Tarihli ve 2019/3182 Esas Sayılı Kararı.
[9] Bostancı, Y., & Çetinel, T. (2021). İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞINDAN DOĞAN TAZMİNAT TALEPLERİNİN USÛL HUKUKUNUN BAZI KURUMLARI BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ. Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 11(1), 331-375.
[10] Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 12.11.2020 Tarihli, 2020/7594 Esas Sayılı Kararı.