Bu yazıda halk arasında yaygın bir kullanıma sahip olan taşeron işçi kavramı hukuki bir perspektifle ele alınacak olup öncelikle bu kavramın hangi hukuki ilişkiyi ifade etmek amacıyla kullanıldığı üzerinde durulacaktır. Ardından söz konusu hukuki ilişkinin ortaya çıkardığı hukuki sonuçlar ele alınacaktır.

İş hukukunda her ne kadar işverenin iş yerinde kendi işçileriyle işi yürütmesi aslolsa da bu mutlak bir düzenleme değildir. İşverenin faaliyet konusu işi İş Kanunu’nda düzenlenen çeşitli iş ilişkileri yoluyla yürütmesi de mümkündür. İş hukukunda işverene uzmanlık gerektiren işler bakımından bir başka işverenin işçilerini çalıştırma imkânı sağlayan alt işverenlik müessesesi bunlardan biridir.

Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.

Alt işverenden söz edebilmek ve asıl işvereni, aracının borçlarından sorumlu tutabilmek için bir takım zorunlu unsurlar bulunmaktadır.[1]

a) İşyerinde işçi çalıştıran bir asıl işveren bulunmalıdır. Sigortalı çalıştırmayan “işveren” sıfatını kazanamayacağı için, bu durumdaki kişilerden iş alanlar da aracı sayılmayacak ve anılan madde kapsamında dayanışmalı sorumluluk doğmayacaktır.

b) Bir başka işveren, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde iş almalı ve sigortalı çalıştırmalıdır.

c) İşverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırılması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Bu kişinin diğer birtakım işyerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi bulunmamaktadır.

d) İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte olmamalıdır, aksi halde iş alan kimse aracı değil, bağımsız işveren niteliğinde bulunacaktır.

e) İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, iş anahtar teslimi verildiğinde veya işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır.

f) Alt işverenin aldığı iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi ya da yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin bütünleyici, yardımcı parçası olup olmadığıdır. İşyerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi halinde, alt işverenden söz etme olanağı kalmayacak, ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.05.1995 gün ve 1995/9-273-548 sayılı kararı da aynı yöndedir.)

Hukuka uygun bir şekilde kurulmuş asıl işveren-alt işveren ilişkisinin başlangıcından itibaren doğan tüm yükümlülükler bakımından asıl işveren alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur.

Müteselsil borç, birden çok borçlunun alacaklıya karşı borcun tümünden sorumlu olduğu, alacaklının tamamen veya kısmen edayı her bir borçludan isteyebildiği, eda tamamen yerine getirilinceye dek borçluların sorumluluklarının süregeldiği, her borçlunun iç ilişkideki payına bakılmaksızın borcun tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, borçlulardan birinin borcu ödemesi durumunda diğerlerinin de alacaklıya karşı borçtan kurtulduğu, borcun, her bir borçlu yönünden tali değil asli nitelik taşıdığı, alacaklı karşısında birden çok borç ve borçlunun bulunduğu borç ilişkisidir.[2] Diğer bir ifadeyle, müteselsil sorumluluk, alt işverenin işçisinin söz konusu asıl işveren- alt işveren ilişkisinin başlangıcından itibaren doğan tüm alacakları bakımından asıl işverene veya alt iş verene başvurabilmesini ifade eder. Dolayısıyla alt işverenin işçisi söz konusu asıl işveren- alt işveren ilişkisi süresince ortaya çıkmış olan tüm alacakları bakımından alt işverene veya asıl işverene başvurabilir.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2015/22012 Esas ve 2015/12543 Karar Sayılı Kararında Asıl İşverene Karşı İleri Sürülebilecek Alacakların Kapsamını Belirlemiştir;

4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6 son cümlesi uyarınca asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumludur. 4857 sayılı İş Kanunu ile asıl işverenin, bu Kanundan, iş sözleşmesinden ve alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden sorumlu tutulması şeklindeki düzenleme, asıl işverenin sorumluluğunun genişletilmesi olarak değerlendirilmelidir. Bu durumda, ihbar, kıdem, kötü niyet ve işe iade sonucu işe başlatmama tazminatları ile ücret, fazla çalışma, hafta tatili, bayram ve genel tatili, yıllık izin, ikramiye, pirim, yemek yardımı, yol yardımı gibi tüm işçilik haklarından birlikte sorumluluk esastır. Kanunun kullandığı “birlikte sorumluluk” deyiminden tam teselsülün, dolayısı ile müşterek ve müteselsil sorumluluğun anlaşılması gerekir.

Yargıtay bir başka kararında iş kazası ve meslek hastalığına uğrayan taşeron işçinin veya ölümü halinde mirasçılarının asıl işverene veya alt işverene başvurabileceklerini tespit ettikten sonra asıl işveren ile alt işveren arasındaki sözleşmede iş kazası veya meslek hastalığına bağlı maddi ve manevi tazminat sorumluluğunun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılmasının bu sözleşmenin tarafı olmayan işçi veya mirasçıları bağlamayacağı şeklinde hüküm tesis etmiştir. Söz konusu Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2015/19164 Esas ve 2016/12034 Karar Sayılı Kararı Şöyledir;

Asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu “müteselsil sorumluluktur”. Asıl işveren, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte İş Kanunu’nun 2.maddesinin 6.fıkrası gereğince alt işverenin işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Bu nedenle meslek hastalığına veya iş kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilirler.

Öte yandan asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan sözleşme ile iş kazası veya meslek hastalığına bağlı maddi ve manevi tazminat sorumluluğunun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılması; bu sözleşmenin tarafı olmayan işçi veya mirasçıları da bağlamaz.

Yapılacak iş, davalılar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğu giderek hüküm altına alınan tazminatlardan asıl işverenin de diğer davalı ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu göz önüne alınarak bir karar vermekten ibarettir.

Sonuç olarak asıl işveren- alt işveren ilişkisinin kurulduğu andan itibaren doğan taşeron işçiye ait tüm alacaklar bakımından asıl işveren ve alt işveren müteselsilen sorumludur. Asıl işveren ve alt işveren sözleşme ile taşeron işçinin alacakları bakımından yalnızca alt işverenin sorumlu olacağına ilişkin bir düzenleme yapmış olsalar dahi bu sözleşme taşeron işçiyi ve mirasçılarını bağlamaz. Dolayısıyla böyle bir durumda taşeron işçi veya mirasçıları asıl işverene ve/veya alt işverene başvurabilirler.

KAYNAKÇA

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/18206 Esas ve 2017/2762 Karar Sayılı Kararı

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/19630 Esas ve 2017/7601 Karar Sayılı Kararı

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2015/22012 Esas ve 2015/12543 Karar Sayılı Kararı

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2015/19164 Esas ve 2016/12034 Karar Sayılı Kararı

İş Kanunu ve İlgili Mevzuat


[1] Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/18206 Esas ve 2017/2762 Karar Sayılı Kararı

[2] Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/19630 Esas ve 2017/7601 Karar Sayılı Kararı