Teknolojinin gelişmesiyle birlikte iletişim biçimlerinde yaşanan değişimler beraberinde yeni hukuki olgular ortaya çıkarmaktadır. Bunlardan biri de sosyal medya paylaşımlarının delil niteliğidir. Her gün daha da artan bir biçimde hayatımızda yer edinen sosyal medya, iletişim biçimlerini değiştirmekle kalmamış aynı zamanda hukuki uyuşmazlıkların hem kaynağı hem de çözümünde delil niteliğini haiz hale gelmiştir.

Medeni Usul Hukuku uyarınca delil, uyuşmazlıkların çözümüne etki edecek nitelikteki vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini ispatlamaya yarayan araçlardır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 192. Maddesi uyarınca Kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğu öngörmediği hâllerde, Kanunda düzenlenmemiş olan diğer delillere de başvurulabilir. Dolayısıyla Kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğu getirmediği durumlar bakımından taraflar akla ve mantığa uygun olması kaydıyla hukuka uygun yollarla elde edilmiş her türlü delili ispat vasıtası olarak kullanabilir.

Yargıtay, belirli bir delille ispat zorunluluğu öngörülmemiş vakıalar bakımından delilin hukuka uygun yollarla elde edilmiş olmasını ve kişililerin özel hayatlarının gizliliğinin korunmasını gözetmektedir.  Bahsi geçen her iki şartı taşıyan deliller, belirli bir delille ispat zorunluluğu öngörülmemiş vakıalar bakımından hukuka uygun delil niteliğini haiz olacaktır.

Türk hukukunda boşanma davaları bakımından serbest delil sistemi kabul edilmektedir. Diğer bir ifadeyle taraflar akla ve mantığa uygun olan ve hukuka uygun yollarla elde edilmiş bulunan her türlü delil ile iddialarını dayandırdıkları vakıaları ispat edebilirler.

Sosyal medya paylaşımları hukuka uygun yollarla elde edilmesi kaydıyla boşanma davalarında delil olarak kullanılabilecektir. Örneğin davacının davalı eşin sosyal medya hesaplarının şifresini kırarak veyahut davalı eşin rızası olmadan sosyal medya hesaplarına erişim sağlayarak elde ettiği deliller hukuka aykırı delil olduğundan ispat vasıtası olarak kullanılamayacaktır.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/14742 Esas ve 2017/2577 Karar Sayılı Kararı Uyarınca;

Öncelikle, mahkeme kararında gerekçe olarak dayanılan; davacı nafaka yükümlüsü tarafından (Facebook ve WhatsApp’tan alındığı iddia olunan) görüntü kayıtlarından ibaret olan delilinin hukuken geçerli ve hükme esas alınabilecek bir delil niteliğinde olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

01.10.2011’de yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat hakkı” başlığını taşıyan 189/2. maddesinde; “Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.” hükmü ile açıkça hukuka aykırı olarak elde edilmiş delilerin ispat gücü olmayacağı kabul edilmiştir.

Böylece Hukuk Yargılamasında da ispat hakkının delillere ilişkin yönünün hukuki çerçevesi çizilmiş; bir davada ileri sürülebilecek her türlü delilin mutlaka hukuka uygun yollardan elde edilmiş olması, eş söyleyişle yasak delil niteliğinde olmaması esası getirilmiştir.

Anılan düzenlemeye göre, hukuka aykırı olarak elde edildiği anlaşılan delillerin, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamayacağı düzenlenmek suretiyle yargılama sırasında taraflarca sunulan delillerin elde ediliş biçiminin mahkeme tarafından re ’sen göz önüne alınması ve bu delillerin hukuken meşru yol ve yöntemlerle elde edildiği, delilin her ne suretle olursa olsun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin tespiti halinde, diğer tarafça bu konuda itiraz ileri sürülmese dahi mahkemece bu sunulan delillerin caiz olmadığına karar verilerek, dosya kapsamında değerlendirilmemesi ilkesi benimsenmiştir.

Bir delilin mahkemece kabul edilmesi için, o delilin usulsüz ve hukuka aykırı olarak yaratılmamış olması ve hukuka aykırı biçimde elde edilmemesi şarttır. Yasak delilin kapsamına hukuka aykırı bir şekilde yaratılan deliller ile hukuka aykırı yol ve yöntemlerle elde edilen deliller girdiğinden artık bu kapsamda kabul edilen deliller hiçbir şekilde hukuka uygun ve meşru bir delil olarak kabulü olanaklı değildir.

Ayrıca, sosyal medya hesaplarında yapılan paylaşımların, ancak hesabın sahibi veya aynı paylaşım ortamında (Facebook/WhatsApp) bulunan kişilerce delil olarak kullanımının mümkün olduğu düşünülebilecektir. Diğer bir anlatımla, sahte profil oluşturup paylaşımlarda bulunmak veya kişi profillerinde hesap sahibinin bilgisi, muvafakati ve izni olmaksızın yapılan paylaşımların delil olarak sunulması halinde, bunların 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 189/2. maddesi kapsamında hukuka aykırı delil kabul edilmesi gerekir.

Söz konusu kararından da anlaşılacağı üzere Yargıtay, sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımların ancak hesabın sahibi tarafından veyahut aynı sanal ortamda bulunan kişilerce delil olarak kullanılabileceği görüşündedir. Diğer bir ifadeyle hesap sahibinin bilgisi ve izni olmaksızın yapılan paylaşımların vakıaların ispatında bir vasıta olarak kullanılmak istenmesi halinde söz konusu paylaşımlar hukuka aykırı delil niteliğinde olacaktır.

Belirtmek gerekir ki paylaşımların herkesçe görünür şekilde yapılması halinde bunlar hukuka uygun delil niteliğindedir. Aynı şekilde bir eşin diğer eşe göndermiş olduğu iletiler de hukuka uygun delildir. Dolayısıyla bunlar bir vakıanın ispatında kullanılabilirler. Ancak eşlerden birinin diğer eşin sosyal medya hesaplarına izinsiz bir şekilde veyahut şifreyi bloke ederek erişmesi yoluyla elde ettiği delillerin hukuka uygun olup olmadığı tartışmalıdır. Yargıtay’ın söz konusu kararından da anlaşılacağı üzere Yargıtay, bu şekilde elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğu görüşündedir. Yargıtay’a göre bu yolla elde edilen deliller özel hayatın gizliliğini ihlal eder niteliktedir.

Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bir kararında eşlerin birlikte hayat sürdürdüğü, dolayısıyla özel hayatlarının iç içe geçtiği yönünde hüküm tesis etmiştir. Söz konusu karar uyarınca eşlerden birinin diğerinin mektup, günlük veya fotoğraflarını zor veya tehdit olmaksızın evde bulması halinde, karşı tarafın özel hayatına ilişkin olsa dahi, bunların hukuka uygun delil olduğuna hükmetmiştir. Bu karar ışığında evlilik birliği içerisinde eşlerin özel hayatlarının sınırının bulanıklaştığını dolayısıyla bu şekilde elde edilecek delillerin hukuka aykırı olmayacağını ileri süren görüşler de mevcuttur.

KAYNAKÇA

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/14742 Esas ve 2017/2577 Karar Sayılı Kararı

Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve İlgili Mevzuat