Teknolojideki gelişmeler bireye ait her türlü bilginin dijital hafızaya kaydedilmesine, işlenmesine ve yayılmasına zemin hazırlamıştır. Bu durum kişisel verilerin korunması ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Bu ihtiyaca binaen birbiriyle yakından ilişkili olan kişisel verilerin korunması hakkı ve unutulma hakkı hasıl olmuştur.

Gerek ulusal mevzuatımızda gerekse uluslararası mevzuatta kişisel verinin ne olduğuna ilişkin doğrudan ve üzerinde hemfikir olunan bir tanım bulunmamaktadır. Ancak 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununda kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi şeklinde tanımlanmıştır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere neyin kişisel veri olarak kabul edileceği Kanun’da tahdidi olarak sayılmamıştır. Denilebilir ki kişinin kimliğinin belirlenebilmesini mümkün hale getiren, yalnızca veri sahibinin rızası ile üçüncü kişilerle paylaşılabilen ve bireyi diğer bireylerden ayıran her türlü bilgi kişisel veridir.

Kişisel verilerin dijital ortamlarda paylaşılmasıyla bu veriler kayıt altına alınıp veri sahibinin rızası olmaksızın üçüncü kişiler tarafından kullanılabilmektedir. Veri sahibinin rızası olmaksızın kullanılan kişisel veriler nedeniyle ortaya çıkan mahremiyet ihlalini giderici niteliği haiz ve kişisel verilerin korunması hakkının bir görünümü olan unutulma hakkı gündeme gelmiştir.

Unutulma hakkı, dijital hafızada yer alan bireylere ait rahatsız edici her türlü kişisel içeriğin, yine bireylerin talebi üzerine bir daha geri getirilemeyecek biçimde ortadan kaldırılması/silinmesi olarak tanımlanmıştır.[1] Diğer bir ifadeyle, unutulma hakkı bireyin kişisel verilerini dijital ortamda bizzat kullanması veya başkaları tarafından kullanılmamasını seçme özgürlüğüdür. Unutulma hakkını kullanan kişi, kişisel verileri üzerinde sahip olduğu tasarruf hakkına dayanarak söz konusu verilerin geri getirilemeyecek şekilde kaldırılmasını sağlamaktadır.

Unutulma hakkına ilişkin gerek ulusal mevzuatımızda gerekse de uluslararası mevzuatta açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte hem ulusal karar mercilerince hem de uluslararası karar mercileri tarafından özel hayatın gizliliği bağlamında unutulma hakkı yargı kararlarına konu olmaktadır. Bu bağlamda unutulma hakkına ilişkin ilk içtihat olan Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın unutulma hakkına ilişkin kararı şu şekildedir:

Unutulma hakkına ilişkin olarak Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın kararına esas oluşturan davanın temelini, bir internet kullanıcısının arama motoru Google’da “Mr  Costeja González” adlı avukatın adını girdiğinde, “La Vanguardia” isimli  günlük bir gazetenin 19 Ocak ve 9 Mart 1998 tarihli iki sayfasına link  vermesi ve bu link verilen sayfalarda Costeja Gonzalez’in ismine açık olarak  yer verilerek sosyal güvenlik borçları nedeniyle hakkında yapılan haciz  işlemiyle ilgili bilgilerin yer alması oluşturmaktadır.

Avrupa Birliği Adalet Divanı, arama motorlarından kaldırılma talepleri değerlendirilirken arama motoru işletmecisinin salt ekonomik menfaatinin değil, aynı zamanda kaldırılması istenen bilgiyle ilgili olarak bu bilgiye erişmek isteyen ve ilerde isteyebilecek olan internet kullanıcılarının meşru de dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir.

 Divan, dava konusu olayda ve buna benzer taleplerde, diğer internet kullanıcıların meşru menfaatleri ile veri öznesinin Temel Haklar Şartı’nın 7 ve 8. Maddesi altındaki hakları arasında adil bir denge gözetilmesi gerektiğini belirtmiştir. Veri öznesinin haklarının diğer internet kullanıcılarının haklarından üstün olabileceği gerçeği karşısında söz konusu dengeyi kurarken her somut olayda, uyuşmazlık konusu olan bilginin niteliği, veri öznesi için bu bilginin değeri ve diğer internet kullanıcıların söz konusu bilgiye ulaşmaktaki menfaatlerinin değerlendirilmesi gerektiğine değinmiştir. Veri öznesinin toplum içindeki konumunun diğer kişilerin bilgi almadaki menfaat derecesini artırabileceğine değinilmiştir.

Divan, veri öznesinin talebinin sadece verinin hatalı olmasından değil, özellikle, “verilerin eksik, ilgisiz veya işlenmesinin amacına göre aşırı olmasından, güncel tutulmamalarından; tarihi, istatistiksel veya bilimsel amaçlarla tutulmaları zorunlu olmadığı sürece gereğinden fazla süreyle sistemde tutulmalarından” da kaynaklanabileceğini belirtmiştir. Divan bütün bu değerlendirmelerinin sonucunda, bireylerin yukarıda sayılan şartlar altında kişisel verilerini içeren bağlantıların arama sonuçlarından çıkarılmasını arama motorlarından talep edebileceğine karar vermiştir.

Costeja Gonzalez’in davasının konusunu oluşturan bilgilerin özel hayatıyla ilgili olduğunu ve verilere ilişkin ilk yayının 1998’de yapıldığı gerçeğini göz önüne alarak, söz konusu bağlantıların kaldırılmasını/silinmesini talep etme konusunda bir hakkı olduğu sonucuna ulaşmıştır.

Divanın kararında, unutulma hakkının mutlak olmadığı, bireyin kişisel verilerinin korunması hakkı, toplumun haber alma hakkı, bireyin toplumdaki yeri, ifade özgürlüğü ve mahremiyet hakkı gibi hususların her olay açısından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği açık bir biçimde görülmektedir.

Ayrıca Divan, bireyin kişisel verilerini içeren bilgilerin arama motorunun sonuçlar listesinde gösterilmek suretiyle kamunun bilgiye erişmesinde üstün bir menfaatini kanıtlayan özel nedenlerin bulunmadığı hallerde veri öznesi kişinin bu şekilde bir link verilmemesini ya da bağlantıların kaldırılmasını talep edebileceğine karar vermiştir. Divan bu doğrultuda Costeja Gonzalez’in talebinin de yerinde ve haklı olduğu sonucuna ulaşmıştır.[2]

Belirtmek gerekir ki Avrupa Birliği Adalet Divanı söz konusu kararında sorumluluğa atıf yaparken arama motorları ifadesini kullandığından bu karar diğer arama motorları bakımından da bağlayıcıdır. Ayrıca Uluslararası Adalet Divanı, içerik kaldırma kararının tüm dünyayı kapsayacak biçimde uygulanması gerektiğini dile getirmesine rağmen Google içerik kaldırma taleplerini yalnızca Avrupa Birliği sınırları içerisinde ve Avrupa Birliği vatandaşları bakımından uygulamaktadır.

Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın bahsi geçen kararından yola çıkarak;

  • Meşru bir amaca ve rızaya dayalı olmasına rağmen kişisel veriler hukuka uygun işlenmemiş ise
  • Kişisel verinin toplanmasında açık, belirli ve meşru bir amaç mevcut değil ise
  • Tutulan kişisel veriler doğru ve güncel değil ise
  • Kişisel verilerin toplanması ve işlenmesi için gerekli süre aşılmış ise

Kişisel veri sahibi bu hallerden bir veya birkaçına dayanarak unutulma hakkını talep etmek bakımından hukuki yararı haizdir.

Türkiye bakımından unutulma hakkını ve Divan’ın kararını değerlendirmek gerekirse, Avrupa Birliği Adalet Divanı verdiği kararda Avrupa Birliği’ne üye devletleri sorumlu tuttuğundan unutulma hakkına ilişkin bu karar Türkiye açısından bağlayıcı değildir. Unutulma hakkının ulusal mevzuatımızda açıkça düzenlenmediğini de göz önüne aldığımızda unutulma hakkına ilişkin Türkiye bakımından ayrı bir değerlendirme yapılması zaruridir.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim hale getirilmesi hususlarını düzenlemiştir ve defaatle vurgulandığı üzere unutulma hakkına ilişkin açık bir düzenleme mevcut değildir. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun unutulma hakkına ilişkin verdiği bir karar Türk Hukukunda unutulma hakkının yer edinmesinin önünü açmıştır. Söz konusu Yargıtay Genel Kurulu’nun 2014/56 Esas No’lu ve 2015/1679 Karar No’lu kararı şöyledir:[3]

Somut olaya bu kapsamda bakıldığında; davacı, kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak, müteselsilen cinsel saldırı suçunun mağdurudur. 2006 yılında gerçekleşen eylem tarihinde davacı bekâr olup maruz kaldığı eylem geleceği açısından etkilidir. Yapılan yargılama sonunda kamu görevlisi olan sanık ceza almıştır. Temyiz istemi üzerine yapılan inceleme sonunda ise hüküm 2009 yılında onanmıştır. Mağdur davacı gerek hazırlık gerekse de yargılama sırasında cinsel saldırının nasıl gerçekleştiğini açık bir şekilde anlatmış, bu anlatımlar doğal olarak karar metnine geçirilmiştir. Karar mağdur ve sanığın ismi rumuzlanmadan 2010 yılı nisan ayında yayınlanan kitapta yer almıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu davaya ilişkin kararını Avrupa Birliği’nin 95/46/EC sayılı Bireylerin Kişisel Verilerinin İşlenmesi ve Serbestçe Dolaşımı Karşısında Korunmasına İlişkin Direktif’e ve Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın bahsi geçen unutulma hakkına ilişkin kararına dayanarak gerekçelendirmiştir. Bahsi geçen karar şöyledir:

Önümüze gelen sorunun temelinde unutulma hakkı ve bunun sonucu olan kişisel verilerin ve kişilik hakkının korunması ile bilim ve sanat hürriyetinin birbiri karşısında sınırlarının belirlenmesi yatmaktadır. Sorunun çözümünde dikkat edilmesi gereken husus, bilim ve sanat özgürlüğü ile bireyin temel hakları arasında adil bir dengenin kurulmasıdır.

Unutulma hakkına gelince; unutulma hakkı ve bununla ilişkili olan gerektiği ölçüde ve en kısa süreliğine kişisel verilerin depolanması veya tutulması konuları, aslında kişisel verilerin korunması hakkının çatısını oluşturmaktadır. Her iki hakkın temelinde bireyin kişisel verileri üzerinde serbestçe tasarruf edebilmesini, geçmişin engeline takılmaksızın geleceğe yönelik plan yapabilmesini, kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının engellenmesini sağlamak yatmaktadır. Unutulma hakkı ile geçmişinde kendi iradesi ile veya üçüncü kişinin neden olduğu bir olay nedeni ile kişinin geleceğinin olumsuz bir şekilde etkilenmesinin engellenmesi sağlanmaktadır.

Unutulma hakkı; üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı olarak ifade edilebilir.

Bu hak bir yandan kişiye “geçmişini kontrol etme”, “belirli hususların geçmişinden silinmesini ve hatırlanmamayı isteme hakkı” sağladığı gibi, diğer yandan muhataplarına kişi hakkındaki bir kısım bilgilerin üçüncü kişilerin kullanmamasını veya üçüncü kişilerin hatırlamamasına yönelik önlenmeleri alma yükümlülüğü yükler. Bu hakkın; bireylerin fotoğraf, internet günlüğü gibi kendileri hakkındaki içerikleri silmek için üçüncü şahısları zorlamayı içermesinin yanında geçmişteki cezalarına ilişkin bilgilerin veya haklarında olumsuz yorumlara neden olabilecek bilgi ve fotoğraflarının kaldırılmasını isteme hakkını tanıdığı kabul edilmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 8. maddesinde yer alan özel yaşama saygı hakkı altında korunan “mahremiyet hakkı”nın, bireyin kendisi hakkındaki bilgileri kontrol edebilmesi şeklindeki hukuki çıkarlarını da içerdiği ifade edilmektedir. Zira bireyin kendisine ait herhangi bir bilginin, kendi rızası olmaksızın açıklanmaması, yayılmaması ve bu bilgilere başkalarının ulaşamaması kısacası kişisel verilerinin mahrem kalması konusunda hukuki menfaati bulunmaktadır. Kişiye unutulma hakkının sağlanması ile birlikte özel hayatının gizliliği korunmuş olacaktır.

Hemen ifade edilmelidir ki; davacının rızası dışında bir kitapta geçen ismi kişisel veri niteliğindedir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde; 4 yıl önce gerçekleşen bir olayın mağduru olan kişinin adının açık bir şekilde yazılarak kitapta yer alması halinde unutulma hakkının bunun sonucunda da davacının özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiği kabul edilmelidir. Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın “Google Kararı”nda açıkladığı gibi ilgili verinin kamu hayatında oynadığı önemli rol ve halkın ilgili veriye yönelik yoğun ilgisi şeklinde, üstün bir kamu yararını ortaya koyan özel sebepler bulunmadığına göre bilimsel esere alınan kararda kişisel veriler açık bir şekilde yer almamalıdır.

Ayrıca şunun da ifade edilmesi gereklidir ki; unutulma hakkı tanımlarına bakıldığında her ne kadar dijital veriler için düzenlenmiş ise de bu hakkın özellikleri ve bu hakkın insan haklarıyla arasındaki ilişkisi dikkate alındığında; yalnızca dijital ortamdaki kişisel veriler için değil, kamunun kolayca ulaşabileceği yerde tutulan kişisel verilere yönelik olarak da kabul edilmesi gerektiği açıktır.

Karardan açıkça anlaşılacağı üzere Yargıtay Hukuk Genel Kurulu unutulma hakkının kapsamını genişletmektedir. Bu durum önem atfedilmesi gereken bir husustur. Avrupa Birliği Adalet Divanı yalnızca dijital veriler bakımından unutulma hakkını ele alırken Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kapsamı genişleterek dijital verilerin yanı sıra kamunun kolayca erişme imkanına sahip olduğu veriler bakımından da unutulma hakkını kabul etmektedir. Böylece yalnızca dijital veriler bakımından değil aynı zamanda kamunun kolaylıkla erişme imkânı olan kişisel veri niteliğindeki her türlü veri bakımından unutulma hakkı ileri sürülebilecektir.

KAYNAKÇA

Gülener, S., “Dijital Hafızadan Silinmeyi İstemek: Temel Bir İnsan Hakkı Olarak ‘Unutulma

Hakkı'”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Y. 2012, Sa. 102, s. 226.

ELMALICA, H. (2016). Bilişim çağının ortaya çıkardığı temel bir insan hakkı olarak unutulma hakkı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 65(4), 1603-1636.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.06.2015, 2014/56 E, 2015/1679 K. sayılı Kararı

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve İlgili Mevzuat


[1] Gülener, S., “Dijital Hafızadan Silinmeyi İstemek: Temel Bir İnsan Hakkı Olarak ‘Unutulma

Hakkı'”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Y. 2012, Sa. 102, s. 226.

[2] ELMALICA, H. (2016). Bilişim çağının ortaya çıkardığı temel bir insan hakkı olarak unutulma hakkı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 65(4), 1603-1636.

[3] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.06.2015, 2014/56 E, 2015/1679 K. sayılı kararı.