Tenkis davası, Türk Medeni Kanunu’nun 560 ve devamı maddelerinde düzenlenen, miras bırakanın saklı payları zedeleyen gerek ölüme bağlı ve gerekse sağlar arası kazandırmalarının kural olarak saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar tarafından miras bırakanın tasarruf edebileceği sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu davalardandır. Bu yönüyle bakıldığında tenkis davası Miras Hukukuna özgü bir iptal davası olarak kabul edilmelidir. Diğer bir ifadeyle tenkis, saklı payın yaptırımıdır.[1]
Tenkis davası ancak ve ancak murisin ölümü halinde açılabilen bir dava olup miras bırakanın ölümünden önce söz konusu dava yoluyla saklı paylı mirasçıların saklı paylarını talep etmeleri mümkün değildir.
Türk Medeni Kanunu, saklı paylı mirasçıları miras bırakanın altsoyu, anne ve babası ile sağ kalan eşi olarak düzenlemiştir. Türk Medeni Kanunu’na göre;
- Altsoy için yasal miras payının yarısı,
- Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri,
- Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması hâlinde yasal miras payının tamamı, diğer hâllerde yasal miras payının dörtte üçü
Saklı paydır.
10.05.2007 tarihli düzenleme uyarınca miras bırakanın kardeşleri saklı paylı mirasçı olmaktan çıkmıştır. Dolayısıyla 10.05.2007 tarihinden önce gerçekleşen ölümlerde bu tarihten sonra açılan tenkis davaları bakımından kardeşler saklı paylı mirasçı iken 10.05.2007 tarihinden sonra gerçekleşen ölümler bakımından miras bırakanın kardeşleri saklı paylı mirasçı değildir. Bu sebeple tenkis davası açmaları da söz konusu olamaz.
Konuya ilişkin Yargıtay 16. Hukuk Dairesi, 2011/8011 Esas ve 2012/859 Karar Sayılı Kararı Şöyledir;
Davacı … 26.05.2009 günü ölen murisi kardeşi …’nın 13.05.2009 tarihli vasiyetnamesi ile tüm malvarlığını davalılardan …’ya vasiyet ettiğini belirterek …, … ve … hakkında tenkis davası açmış, mahfuz hisse kurallarının ihlal edildiğini belirterek vasiyetnamenin tenkisine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar açılan davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacının saklı paylı mirasçı olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
…Yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA oybirliğiyle karar verildi.
Her ne kadar kural olarak yalnızca saklı paylı mirasçılar Tenkis davası açabiliyor ise de saklı paylı mirasçıların tenkis davası açmadığı durumlarda onların alacaklılarının tenkis davası açması da mümkündür. Ancak saklı paylı mirasçıların alacaklılarının tenkis davası açabilmesi için mirasın açıldığı tarihte aciz vesikasına sahip olmaları gerekmektedir. Miras açıldıktan sonra alınan aciz vesikası ile saklı paylı mirasçıların alacaklılarının tenkis davası açması mümkün değildir. Ayrıca saklı paylı mirasçı niteliğinde olan borçlu iflas etmiş ise bu durumda iflas masası tenkis davası açabilir. Bunun için öncelikle alacaklıların ve iflas masasının borçlu konumundaki saklı paylı mirasçıya dava açması için süre tanıması gerekir. Tanıdıkları süre içinde saklı paylı mirasçının tenkis davası açmaması halinde kendileri tenkis davası açabilirler.
Tenkis davası açma hakkı her bir saklı paylı mirasçıya tanınmıştır. Daha açık bir ifadeyle saklı paylı mirasçılar dava arkadaşlığı yaparak birlikte tenkis davası açabilecekleri gibi her biri diğerlerinden bağımsız olarak tek başına da dava açabilir. Böyle bir durumda tenkis edilecek oranın tamamı değil yalnızca dava açan saklı paylı mirasçının saklı payı oranında tenkis gerçekleşir. Bu yönüyle tenkis davası yalnızca davayı açan saklı paylı mirasçılar bakımından sonuç doğurmaktadır. Ayrıca ihtiyari dava arkadaşlığı halinde açılan tenkis davasında mahkemenin her bir davacı bakımından ayrı ayrı hüküm tesis etmesi gerekmektedir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin konuya ilişkin 2020/129 Esas ve 2020/1841 Karar Sayılı Kararı Şöyledir;
Tenkis davası açma hakkı saklı pay sahibi her mirasçının mirasçılık sıfatından doğan bir hak olduğu ve tereke adına bir dava söz konusu olmadığı için, tenkis davasını bütün mirasçıların birlikte açmaları zorunluluğu bulunmayıp, tek bir mirasçı tarafından yalnız başına açılabilir. Bir başka ifade ile, tenkis davasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmamaktadır. Bu sebeple tenkis hükmü birden fazla mirasçının birlikte dava açtıkları durumlarda her bir davacı yönünden ayrı ayrı kurulmalıdır.
Oysa; somut uyuşmazlıkta tenkis davası, iki mirasçı tarafından açılmış ancak, yerel mahkemece her bir mirasçı yönünden ayrı ayrı tenkis hükmü kurmak yerine tek bir hüküm ile yetinildiği gibi ayrıca, bilirkişi marifeti ile yapılan tenkis hesabına göre tek bir mirasçı için hükmedilmesi gereken 14. 868,75 TL’nin iki mirasçıya ödenmesine karar verilmiştir.
Bu haliyle; yerel mahkemece bilirkişi marifeti ile yapılan tenkis hesabına göre belirlenen 14.868,75’şer TL’nin davacılara ayrı ayrı ödenmesine dair hüküm kurulması gerekirken, tek bir davacı için belirlenen bedelin her iki davacıya ödenmesine karar verilmesi doğru olmamış, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Önemli bir diğer husus, tenkis davasının kimlere karşı açılabileceğidir. Kural olarak tenkis davası kendisine kazandırma yapılan kişilere karşı açılır. Ancak Yargıtay tenkis yükümlüsünün malı tenkisten kaçırmak amacıyla üçüncü kişilere devretmesi halinde söz konusu üçüncü kişilerin kötü niyetli (malı tenkisten kaçırma niyetini bilmesi veya bilebilecek durumda olması) olması şartıyla tenkis davasının üçüncü kişilere karşı da açılabileceğini kabul etmektedir.
Üzerinde durulması gereken bir diğer konu değerinde azalma meydana gelmeksizin bölünmesine olanak bulunmayan belirli bir mal vasiyetinin tenkise tâbi olduğu hallerdir. Bu durumda vasiyet alacaklısının seçimlik hakkı söz konusu olmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 564. Maddesine göre;
Değerinde azalma meydana gelmeksizin bölünmesine olanak bulunmayan belirli bir mal vasiyeti tenkise tâbi olursa, vasiyet alacaklısı, dilerse tenkisi gereken kısmın değerini ödeyerek malın verilmesini, dilerse tasarruf edilebilir kısmın değerini karşılayan parayı isteyebilir.
Tasarruf konusu malın vasiyet alacaklısında kalması durumunda, malın tenkis sebebiyle vasiyet borçlusuna verilmesi gereken, aksi hâlde tasarruf oranı içinde kalan kısmının karar günündeki değerinin para olarak ödetilmesine karar verilir.
Bu kurallar, sağlar arası kazandırmaların tenkisinde de uygulanır.
Konuya ilişkin olarak Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2015/9555 Esas ve 2016/949 Karar Sayılı Kararı Şöyledir;
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak nakdin ödetilmesine karar verilmelidir.
Ne var ki, mahkemece re ’sen yapılan tenkis hesabında, terekenin miras bırakanın ölüm tarihi itibari ile belirlendiği ancak; sabit tenkis oranı belirlenmeden, davalı taşınmazların sabit tenkis oranına göre bölünüp bölünmeyeceği araştırılmadan, taksimin mümkün olmaması durumunda davalılara tercih hakkı kullandırılmadan karar verilmesi isabetsizdir.
Ayrıca tenkis sıraya tabi bir şekilde gerçekleştirilmekte olup kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernek ve vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve sağlar arası kazandırmalar en son sırada tenkis edilir. Tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan; bu yetmezse, en yeni tarihlisinden en eskisine doğru geriye gidilmek üzere sağlar arası kazandırmalardan yapılır.
Son olarak, tenkis davası hak düşürücü sürelere tabidir. Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve herhâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer. Bir tasarrufun iptali bir öncekinin yürürlüğe girmesini sağlarsa, süreler iptal kararının kesinleşmesi tarihinde işlemeye başlar. Tenkis iddiası, def’i yoluyla da her zaman ileri sürülebilir.
KAYNAKÇA
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 26.04.2018 Tarihli, 2016/16908 Esas ve 2018/4599 Karar Sayılı Kararı
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi, 2011/8011 Esas ve 2012/859 Karar Sayılı Kararı
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin konuya ilişkin 2020/129 Esas ve 2020/1841 Karar Sayılı Kararı
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2015/9555 Esas ve 2016/949 Karar Sayılı Kararı
[1] Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 26.04.2018 Tarihli, 2016/16908 Esas ve 2018/4599 Karar Sayılı Kararı