
Tutuklama, delillerin korunması, şüpheli veya sanığın kaçmasını önlemek amacıyla geçici nitelikte bir koruma tedbiridir. Tutuklama kararı bakımından görevli makam mahkemelerdir. Tutuklama kararı soruşturma aşamasında Sulh Ceza Hakimliği, kovuşturma aşamasında ise ceza davasının açıldığı mahkeme tarafından verilir. Belirtmek gerekir ki, Savcılığın tutuklama kararı verme yetkisi yoktur. Ayrıca adli kontrol tedbirine başvurmak soruşturma ve kovuşturmanın selameti bakımından yeterliyse tutukluluk tedbirine başvurulamaz. Somut olayda tutuklama nedenlerinin bulunması halinde dahi şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı vermek yerine adli kontrol kararı alarak yargılamayı yürütmek mümkünse tutuklama tedbirine başvurulamaz.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi uyarınca; tutuklama kararı verilebilmesi için ilk şart, şüpheli veya sanık hakkında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin varlığıdır. Kuvvetli suç şüphesi, şüpheli veya sanığın suçu işlediğine ilişkin kuvvetli izlenimin oluşmasıdır. Kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde hâkim ayrıca bir tutuklama nedenin mevcut olup olmadığını da değerlendirmelidir. Kanun’da bazı haller tutuklama nedeninin olduğu varsayımıyla düzenlenmiştir. Buna göre;
- Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların varlığı halinde tutuklama nedeninin olduğu varsayılır.
- Şüpheli veya sanığın davranışları; delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme ya da tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma, hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa tutuklama nedeninin olduğu varsayılır.
- Kanun’da açıkça tutuklama sebebi olarak düzenlenen katalog suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphenin varlığı halinde de bir tutuklama nedeninin olduğu varsayılır.
Belirtmek gerekir ki, delillerin henüz toplanmamış olması Kanun’da bir tutuklama nedeni olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenle delillerin henüz toplanmadığı gerekçesiyle tutuklama tedbirine başvurulması hukuka aykırıdır. Bu gerekçeyle verilen bir tutuklama kararına yapılan itirazdan sonuç alınamaması halinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılmalıdır. Konuya ilişkin 08.01.2025 Tarihli, 2021/28682 Başvuru Numaralı Anayasa Mahkemesi kararı şu şekildedir:
“Sulh Ceza Hâkimliğinin adli kontrol tedbirine ilişkin kararı tutuklama sebepleri olan şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması ya da kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli veya sanığın delilleri yok etme, gizleme veya değiştirmesi, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı girişiminde bulunması hususlarına dair bir gerekçe içermemektedir. Kararda sadece delillerin tam olarak toplanamadığından bahsedilmiştir. Ancak bu husus bir tutuklama nedeni değildir.”[1]
Tutuklama kararı verilmesi halinde bu karara karşı itiraz kanun yoluna gidilebilir. Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca tutuklama ve tutukluluğun devamı kararlarına itiraz süresi tutuklama kararının öğrenilmesinden itibaren iki haftadır. Bu süre şüpheli veya sanığın tutuklandığı gün dikkate alınmaksızın hesaplanmaktadır. Tutukluluk kararına itiraz, esasen tutuklanan şüpheli veya sanığa tanınan bir hak olmakla birlikte şüpheli/sanığın avukatı, yasal temsilcisi (anası, babası veya başka bir yasal temsilcisi) ve eşi de itiraz edebilir.
Tutukluluk kararına itiraz, tutukluluğa itiraz dilekçesi verilerek veya tutuklama kararını veren mahkemeye beyanda bulunularak bu beyanın kâtip tarafından tutanağa geçirilmesi yoluyla yapılabilir. Sulh ceza hâkimliğinin tutuklama ve adli kontrole ilişkin verdiği kararlara karşı yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulunduğu asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir. İtirazı incelemeye yetkili mercilerin farklı olduğu hâllerde, itirazların gecikmeksizin incelenmesi amacıyla, kararına itiraz edilen sulh ceza hâkimliği tarafından gerekli tedbirler alınır. Sulh ceza hâkimliği işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza mahkemesi başkanına aittir. Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.
Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı geçemez. Ancak, Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu olarak işlenen suçlar bakımından bu süre en çok bir yıl altı ay olup, gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.
Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen suçlarda, diğer bir ifade ile, asliye ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlar bakımından tutukluluk süresi en fazla 1 yıldır. Bu süre zorunluluk hallerinde 6 ay uzatılabilir. Dolayısıyla, soruşturma veya kovuşturma konusu suç asliye ceza mahkemesinin görevine giren bir suç ise tutuklama süresinin üst sınırı en fazla 1,5 yıldır.
Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarda tutukluluk süresi en fazla 2 yıldır. Bu süre zorunluluk hallerinde en çok 3 yıl daha uzatılabilir. 2 yıllık temel tutukluluk süresine bu süre de eklendiğinde ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarda tutukluluk süresi azami beş yıldır.
Uzatma süresi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda 5 yılı geçemez. Dolayısıyla bu suçlarda toplam tutukluluk süresi en fazla 7 yıldır.
Söz konusu tutukluluk süreleri fiili işlediği sırada 15 yaşını doldurmamış çocuklar bakımından yarı oranında (1/2) ve 18 yaşını doldurmamış çocuklar bakımından ise dörtte üç(3/4) oranında uygulanır.
Tutuklama nedeninin varsayıldığı katalog suçlar şunlardır:
- Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (TCK md.76, 77, 78),
- Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80)
- Kasten adam öldürme suçu (TCK md.81, 82, 83),
- Kasten yaralama ((madde 86, fıkra 3, bent b, e ve f)),
- Neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (TCK md.87),
- Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu.
- Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu
- İşkence suçu (TCK md.94, 95),
- Cinsel saldırı suçu (TCK md.102 -birinci fıkra hariç-),
- Çocukların cinsel istismarı (TCK md.103),
- Hırsızlık Suçu (TCK m.141, 142),
- Gasp Suçu (TCK m.148,149),
- Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (TCK md. 188),
- Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (TCK md.220 -iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç),
- Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (TCK md. 302, 303, 304, 307, 308),
- Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (TCK md.309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
- 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’da silah kaçakçılığı (m.12) suçları,
- 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nda zimmet (m.22/3-4) suçu,
- 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar,
- 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda (m.68, 74) suçları,
- 6831 sayılı Orman Kanunu’nda kasten orman yakma (m.110/4-5) suçları,
- 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 33. maddesinde sayılan suçlar,
- 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu madde 7/3’te belirtilen suçlar.
[1] 08.01.2025 Tarihli, 2021/28682 Başvuru Numaralı Anayasa Mahkemesi kararı.
