Teknolojinin gelişmesiyle birlikte hayatın her alanında görülen değişim ve dönüşüm beraberinde hukuki açıdan açıklığa kavuşturulması gereken yeni olgular ortaya çıkarmaktadır. Değişim aracı olma işleviyle tasarlanan ve şifreleme yöntemine dayanan dijital bir varlık olarak kripto paralar, teknolojinin gelişmesiyle hayatımıza giren yeni olgulardan biridir. Birçok alt türü bulunan kripto paralar ilk kez 2009 yılında piyasaya sürülen Bitcoin ile ortaya çıkmıştır. Daha sonra ortaya çıkan kripto paralar ise altcoin olarak isimlendirilmektedir.
Bir sanal varlık olan ve adeta devletlerin para basma tekeline alternatif oluşturan kripto paraların değişim aracı olarak kullanılmaya başlanması onun hukuki niteliğinin tespitini zorunlu kılmaktadır. Ancak Türk Hukukunda kripto paraların hukuki niteliğine ilişkin açık bir düzenleme bulunmayıp bu konuda mevcut hükümler çerçevesinde değerlendirmeler yapılmaktadır.
Türk Hukukunda kripto varlıkların hukuki niteliğine ilişkin açık bir düzenleme olmamasının temel nedeni Türkiye’nin kripto varlıkları ödemelerde değişim aracı olarak kabul etmemesidir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın konuya ilişkin açıklaması şu şekildedir:
‘Kripto varlıklar herhangi bir düzenleme ve denetim mekanizmasına tabi olmaması, merkezi bir muhatabın bulunmaması, piyasa değerlerinin aşırı oynaklık göstermesi, anonim yapıları nedeniyle yasadışı faaliyetlerde kullanılabilmesi, cüzdanların çalınabilmesi veya sahiplerinin bilgileri dışında usulsüz olarak kullanılabilmesi ile işlemlerin geri dönülemez nitelikte olması gibi nedenlerle ilgili taraflar açısından önemli riskler barındırmaktadır.
Son dönemde, söz konusu varlıkların ödemeler alanında kullanılmasına ilişkin çeşitli girişimlerin oluşmaya başladığı gözlenmiştir. Bu varlıkların ödemelerde kullanılmasının, yukarıda bahsedilen sebeplerle işlemin tarafları açısından telafisi mümkün olmayan mağduriyetler yaratma ihtimali bulunduğu ve bu alanda mevcutta kullanılan yöntem ve araçlara karşı güven zafiyeti meydana getirebilecek unsurlar içerdiği değerlendirilmektedir.
Bu kapsamda, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu ile 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanunda yer alan yetkiler çerçevesinde “Ödemelerde Kripto Varlıkların Kullanılmamasına Dair Yönetmelik” yürürlüğe konulmuştur.’[1]
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın bahsi geçen açıklamasından da anlaşılacağı üzere, Türkiye’de ödeme işlemlerinde bir değişim aracı olarak kripto paraların kullanılması mümkün değildir. 2021 tarihli, Ödemelerde Kripto Varlıkların Kullanılmamasına Dair Yönetmelik’in 3. Maddesi;
Kripto varlıklar, ödemelerde doğrudan veya dolaylı şekilde kullanılamaz.
Kripto varlıkların ödemelerde doğrudan veya dolaylı şekilde kullanılmasına yönelik hizmet sunulamaz.
Hükmünü haizdir.
Ödemelerde doğrudan veya dolaylı olarak kullanılamasa da kripto varlıkların hukuki niteliğinin tespiti, sözleşmelerde edim olarak kararlaştırılıp kararlaştırılamayacağı ve miras yoluyla intikalinin mümkün olup olmadığı ile haczi kabil bir malvarlığı değeri teşkil edip etmediği hususlarının açığa kavuşturulması ortaya çıkabilecek hukuki sorunların çözümü bakımından önem arz etmektedir.
Öncelikle kripto varlıkların para olarak kabul edilip edilemeyeceğini tespit etmek gerekmektedir. Türk hukukunda para; bir ülkenin yetkili makamları tarafından basılan, piyasaya sürülen ve tedavülden kaldırılan bir varlık olarak tanımlanmaktadır. Kripto varlıklar ise herhangi bir otoriteye tabi olmaksızın herkese sisteme dahil olup para üretme imkânı sunan sanal bir varlık olduğundan para olarak kabul edilemez.
6493 sayılı Yasa’nın 18. Maddesi uyarınca elektronik paralar ancak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından yetkilendirilen kişilerce ihraç edilebilir. Dolayısıyla kripto varlıkların elektronik para olarak nitelendirilmesi de mümkün değildir. Ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu konuya ilişkin olarak bir açıklama yapmış ve kripto varlıkların elektronik para olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını dile getirmiştir;
Herhangi bir resmi ya da özel kuruluş tarafından ihraç edilmeyen ve karşılığı için güvence verilmeyen bir sanal para birimi olarak bilinen Bitcoin, mevcut yapısı ve işleyişi itibarıyla Kanun kapsamında elektronik para olarak değerlendirilmemekte, bu nedenle de söz konusu Kanun çerçevesinde gözetim ve denetimi mümkün görülmemektedir.[2]
Diğer yandan kripto varlıkların eşya olarak kabul edilmesinin mümkün olup olmadığını da ortaya koymak gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu eşya kavramını açıkça tanımlamamış olmakla birlikte doktrinde şöyle tanımlanmaktadır: Eşya; üzerinde bireysel hakimiyet sağlanabilecek, ekonomik bir değer taşıyan, kişi ve hayvanlar dışındaki cismani varlıklardır.[3] Tanımdan da anlaşılacağı üzere bir varlığın eşya olarak kabul edilebilmesi için cismani bir varlığa sahip olması şarttır. Kripto varlıklar cismani varlığa sahip olmadığından eşya olarak nitelendirilmeleri de mümkün değildir. Ancak doktrindeki bir görüş niteliğine uygun düştüğü ölçüde eşya hukukuna ilişkin hükümlerin kripto varlıklara da uygulanması gerektiğini ileri sürmektedir.
Son olarak kripto varlıkların menkul kıymet olarak nitelendirilmesinin mümkün olup olmadığına bakmak gerekmektedir. 6362 sayılı Kanun’un 3. Maddesi uyarınca;
Menkul kıymetler: Para, çek, poliçe ve bono hariç olmak üzere;
1) Paylar, pay benzeri diğer kıymetler ile söz konusu paylara ilişkin depo sertifikalarını,
2) Borçlanma araçları veya menkul kıymetleştirilmiş varlık ve gelirlere dayalı borçlanma araçları ile söz konusu kıymetlere ilişkin depo sertifikalarını ifade eder.
Dolayısıyla kripto varlıkları anılan Kanun hükmü çerçevesinde menkul kıymet olarak kabul etmek de mümkün değildir.
Kripto Varlıkların Hukuki İşlemlere Konu Olması Mümkün Müdür?
Türk Hukukunda sözleşmeler bakımından kabul edilen temel prensip sözleşme serbestisidir. Türk Borçlar Kanunu’nun 26. Maddesi uyarınca;
Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.
Dolayısıyla, sözleşmenin tarafları konusu kanunun emredici hükümlerine aykırılık teşkil etmeyen, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı olmayan her türlü sözleşmeyi yapma serbestisine sahiptir. Bu bakımdan sözleşmede karşı edim olarak herhangi bir kripto varlığın kararlaştırılması mümkündür. Ancak bu edim ilgili Yönetmelik uyarınca para ödemesi olarak kabul edilemeyeceğinden kendine özgü bir edim olarak kabul edilmelidir.
Kanunda emredici hükümlerin bulunmadığı durumlarda sözleşme serbestisi ilkesi uyarınca edim olarak kripto varlığın kararlaştırılması mümkün iken İş Kanunu işçiye ücret olarak para ödenmesi gerektiği hükmünü haizdir ve bu yönüyle bir istisna teşkil etmektedir. İş Kanunu’nun 32. Maddesi;
Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır.
Hükmünü haizdir.
Hükümden de anlaşılacağı üzere işçiye para dışında herhangi bir varlığın ücret olarak ödenmesi mümkün değildir. Dolayısıyla işçinin ücretinin kripto varlık olarak kararlaştırılması da söz konusu olamaz. Ancak yan edim olarak kripto varlığın belirlenmesi mümkündür.
Kripto Varlıkların Haczi Mümkün Müdür?
Haciz, bir para alacağının elde edilmesi amacıyla borçluya ait mal, hak ve alacaklara icra dairesi tarafından hukuken el konulmasıdır.[4] İcra ve İflas Kanunu’nun 85. maddesi uyarınca, borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmazlarından, alacak ve haklarından borcu karşılayacak kadarı haczolunur. Kural olarak borçlunun her türlü mal ve hakkı haczedilebilir. Hangi malların kısmen veya tamamen haczedilemeyeceği, İcra ve İflas Kanunu’nda tahdidi olarak sayılmış olup, bu sayılanların dışında olup da herhangi bir özel kanunla haczedilemeyeceğine dair bir düzenleme bulunmayan borçluya ait bütün mal ve hakların haczi kabildir.[5] Kripto varlıklar haczedilemeyen malvarlıkları arasında sayılmadığından haczi mümkündür.
Kripto varlıkların tespiti ancak borçlunun mal beyanında bulunması yoluyla olmaktadır. İcra İflas Kanunun 74. Maddesi uyarınca mal beyanı;
Borçlunun gerek kendisinde ve gerek üçüncü şahıslar yedinde bulunan mal ve alacak ve haklarında borcuna yetecek miktarın nevi ve mahiyet ve vasıflarını ve her türlü kazanç ve gelirlerini ve yaşayış tarzına göre geçim membalarını ve buna nazaran borcunu ne suretle ödeyebileceğini yazı ile veya şifahen icra dairesine bildirmesidir.
Söz konusu hükme göre, borçlunun hem kendisinde bulunan hem de üçüncü kişide bulunan malvarlığını bildirmesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, borçlu kendi cüzdanında ya da üçüncü bir kişide bulunan kripto varlıkları mal beyanıyla bildirmelidir. Aksi takdirde mal beyanında bulunmayan borçlu hakkında İcra İflas Kanunu’nun 76. maddesine göre tazyik hapsi uygulanması gündeme gelecektir. Mal beyanında bulunmasına rağmen mal varlığında kripto varlık bulunduğunu bildirmeyen borçlunun sonradan kripto varlığının öğrenilmesi hâlinde, hakkında İcra İflas Kanunu’nun 338. maddesine göre işlem tesis edilecektir.
Kripto Varlıkların Miras Yoluyla İntikali Mümkün Müdür?
Ekonomik değeri bulunan, diğer bir ifadeyle, parayla ölçülebilen mallar mirasa konu olabilir. Kripto varlıklar da ekonomik değere haiz olduğundan miras yoluyla intikali mümkündür. Ancak kripto varlıkların mirasçılar tarafından kullanılabilmesi için miras bırakanın ölümden önce şifrelerini mirasçılarına teslim etmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak;
Kripto varlıkların hukuki niteliğini mevcut hukuk normları yoluyla tam olarak tanımlamak mümkün gözükmemektedir. Ancak kripto varlıkların hukuki işlemlere konu teşkil ettiğini ve ciddi hukuki uyuşmazlıklara sebebiyet verebileceğini göz önüne aldığımızda, yakın zamanda hem teknolojideki değişimlere cevap verebilen, kapsamlı yeni yasal düzenlemelerin hem de konuya ilişkin doktrin ve yargı kararlarının oluşacağını ön görmek zor değildir.
[1] Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 2021, Ödemeler Alanına İlişkin Basın Duyurusu, https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB%20TR/Main%20Menu/Duyurular/Basin/2021/DUY2021-17
[2] Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, 2013, Bitcoin Hakkında Basın Açıklaması, https://www.bddk.org.tr/Duyuru/EkGetir/510?ekId=530
[3] Oğuzman, Seçili, Oktay-Özdemir, Eşya Hukuku, İstanbul, Filiz Yayınevi, 2021, s.4
[4] Atalı, Ermenek, Erdoğan, İcra ve İflas Hukuku, Ankara, Yetkin Yayınları, 2021, s.185
[5] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin, 22.02.2017 tarihli, 2016/11364 Esas, 2017/2436 Karar Sayılı Kararı