
Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 757. Maddesine göre, iradesi dışında poliçe elinden çıkan kişi, mahkemeden muhatabın poliçeyi ödemekten menedilmesini isteyebilir. Ödemeyi meneden kararında muhataba/düzenleyene, vadenin gelmesi üzerine poliçe bedelini tevdi etme izni verip tevdi yerini de gösteren mahkeme, kambiyo senedini eline geçiren kişinin bilinmesi halinde dilekçe sahibine iade davası açması için uygun bir süre verir. Söz konusu TTK hükmü; TTK’nın 778. ve 818. maddeleri uyarınca bono ve çek hakkında da uygulanmakta ve bono ve çekler bakımından da iade davasının açılması mümkün hale gelmektedir.
Belirtmek gerekir ki önleyici tedbir isteminde bulunabilecek kişilerle kambiyo senedinin iptalini isteyebilecek kişiler Kanun’da birbirine paralel düzenlenmiştir. TTK. m. 651’de, kıymetli evrakın zayi olduğu veya zıyaın ortaya çıktığı anda senet üzerinde hak sahibi olan kişinin iptal isteminde bulunabileceği düzenlenmektedir. Bu hüküm, kıymetli evrakın iptaline ilişkin genel hüküm niteliğindedir ve kambiyo senetleri hakkında da uygulanmaktadır. Bu çerçevede, kambiyo senetlerinde önleyici tedbir isteminde bulunabilecek ve iade davası açabilecek kişi, kural olarak düzenleyenden teslim ile devraldığı senedin zilyetliğini rızası dışında kaybeden lehtardır. Ayrıca tam veya beyaz temlik cirosuyla devralan hamiller de iade davası açabilir. Hemen belirtelim ki, tahsil cirosuyla senedi alan hamilin elinde iken senedin zayi olması halinde iptal davası açması mümkündür ve ödemeden men kararı verilmesi için mahkemeye başvurabilir. Keza iade davası da açabilir. Nitekim Yargıtay kararları da bu yöndedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas No: 2016/10352, Karar No: 2018/2584;
“…Tahsil cirosu, senedin bedelinin tahsili ile buna bağlı hakları koruyucu işlemleri yapmaya yönelik temsil yetkisinin kıymetli evraka özgü bir görünüş şekli olduğundan, vekil hamil konumundaki bankanın üçüncü kişi elindeki senedin iadesini talebe veya zayi sebebiyle iptalini istemeye hakkı vardır…”[2]
Ancak TTK’nın 651. maddesine göre iptal davasını açma hakkı kambiyo senetlerini düzenleyene tanınmış değildir. Dolayısıyla düzenleyen iptal isteminde bulunamaz. Kambiyo senedinin iptalini isteme hakkı (alacaklı) hamile aittir. Nitekim, Yargıtay içtihatları da bu yöndedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas No: 2016/2786, Karar No: 2017/4796;
“Mahkemece, çek hesabının davacıya ait olduğunun anlaşıldığı, TTK hükümlerine göre çek keşidecisinin zayi sebebiyle iptal davası açma hakkı bulunmadığı, zayi sebebiyle kıymetli evrakın iptalini isteme hakkının TTK 651/2. maddesi uyarınca iptal davasını açmakta hukuki menfaati bulunan kişi olan hamilde olduğu, keşidecinin iptal kararı almakta hiç bir hukuki yararı bulunmadığı, yine, HMK 114/e maddesi uyarınca davacının dava takip yetkisinin bulunması dava şartı olduğu, davacı keşidecinin, hamil adına bu davayı açma yetkisi, yani dava takip yetkisi olmadığı gerekçesiyle dava şartı gerçekleşmediğinden davanın HMK 114/e, h ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.” [3]
Ancak TTK. m. 673ve m. 818 uyarınca poliçe ve çekte düzenleyen kendisini lehtar gösterebildiğinden böyle bir durumda düzenleyenin lehtar sıfatıyla iptal davası açabilmesi mümkündür. Özellikle muhatap tarafından kabul edilen poliçede düzenleyen-lehtar alacaklı hamil sıfatını kazandığından, elinde iken zayi üzerine iptal davası açabilir.
Diğer yandan, iade davasının açılabilmesi için zilyetliğin irade dışında kaybı gerekmektedir. TTK. m. 757 hükmüne göre; iradesi dışında poliçe elinden çıkan kişi mahkemeye başvurarak ödemeden men kararı vermesini isteyebilir ve kendisine iade davası açması için uygun süre verilir.
Hemen belirtmek gerekir ki, zamanaşımı, kambiyo senedinin niteliğini ortadan kaldırmamakta ve bir def ’i olduğu için borçlu tarafından ileri sürülmedikçe gözetilmemekte olduğundan zamanaşımına uğramış olan kambiyo senedinin de iptali ve iadesi dava edilebilir. Yargıtay bir kararında bu hususu şöyle açıklamaktadır;
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas No: 2016/12638, Karar No: 2018/4213;
“… Zayi sebebiyle kıymetli evrakın iptalini isteyebilmek için gerekli olan şartlardan birisi de senette mündemiç olan hakkın varlığını sürdürmesidir. Bununla birlikte senetteki hakkın zamanaşımına uğramış olması iptal kararı verilmesine engel değildir. O halde mahkemece, iptali istenen çekin, zamanaşımına uğramış olmasının başlı başına çekin iptal edilmesini engellemeyeceği gözetilerek iptal için diğer şartların bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir…”[4]
Ayıca iade davası, kambiyo senedinin nispi anlamda zayi olması halinde mahkeme kararıyla senedin geri alınması amacıyla açılır. Davanın açılabilmesi için senedi ele geçiren kişinin, diğer bir deyişle, husumetin yöneltileceği kişinin bilinmesi gerekmektedir. Bu husus TTK. m. 758 hükmünde poliçeyi eline geçiren kişi bilindiği takdirde, iade davası açılması için mahkeme tarafında uygun süre verileceği düzenlenmek suretiyle belirtilmektedir. Dolayısıyla rıza dışı elden çıkan kambiyo senedini ele geçiren kişinin başlangıçta bilinmesi durumunda dahi, rızası dışında elinden çıkan kişi önleyici tedbire hükmedilmesini mahkemeden isteyebilir ve iade davası açma süreci başlatılabilir.
İade davasında görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesidir. Yargıtay kararları doğrultusunda yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Konuya ilişkin Yargıtay kararında şu ifadelere yer verilmektedir:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas No: 2015/5017, Karar No: 2015/12023;
“Dava; davacının rızası dışında elinden çıkan çeklerin istirdadı istemine ilişkindir. Dosya kapsamından davaya konu yapılan çekler sebebiyle taraflar arasında kambiyo ilişkisi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Gerek HMK’da gerekse 6102 Sayılı TTK’da çek istirdadı davalarında yetkili mahkemeye dair özel bir düzenleme yer almamaktadır. Bu durumda açılan davanın HMK’nın 6. maddesi uyarınca genel yetkili mahkeme olan, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde görüleceği kuşkusuzdur. Davalı vekilince süresinde ve usulüne uygun biçimde yetki itirazında bulunulması, davalı şirketin merkezinin “…” olması karşısında mahkemece yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenip yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”[5]
[1] Bu çalışmada şu makaleden yararlanılmıştır: Murat Alışkan, “Teori ve Uygulamada Kambiyo Senetlerinde İade Davası”, Marmara Hukuk Fakültesi Dergisi, 2025, C.31.
[2] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas No: 2016/10352, Karar No: 2018/2584.
[3] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas No: 2016/2786, Karar No: 2017/4796.
[4] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas No: 2016/12638, Karar No: 2018/4213.
[5] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas No: 2015/5017, Karar No: 2015/12023.
