
Ev Hizmetlerinde 5510 Sayılı Kanun’un Ek 9. Maddesi Kapsamında Sigortalı Çalıştırılması Hakkında Tebliğ’in 1/3. maddesi uyarınca ev hizmetleri; Ev içerisinde yaşayan aile bireyleri tarafından yapılabilecek temizlik, yemek yapma, çamaşır, ütü, alışveriş, bahçe işleri gibi gündelik işler ile çocuk, yaşlı veya özel bakıma ihtiyacı olan kişilerin bakım işlerinin aile bireyleri dışındaki kişiler tarafından yapılması olarak tanımlanmaktadır.
Nitekim, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/35095, Karar No: 2015/9308 Karar Sayılı kararında;
‘‘4857 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca, “ev hizmetlerinde çalışanlar” hakkında bu kanun hükümleri uygulanmaz. Ev hizmetlerinde aşçı, uşak, temizlikçi gibi işlerde çalışan işçi ile ev sahibi işveren aralarındaki uyuşmazlığın iş mahkemesi yerine genel mahkemelerde çözümlenmesi gerekir. İş Kanunu kapsamı dışında bırakılan bu hizmetleri gören kimselerle bunları çalıştıranlar arasındaki hukukî ilişkilerde Borçlar Kanunu’nun hizmet sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır. Aile bireylerini evden alarak alışverişe, şehir içinde gezmeye götüren, boş zamanında ev ve eklentilerinde zamanını geçiren şoföründe ev hizmeti yaptığı ve iş kanunu kapsamında olmadığı kabul edilmelidir. Buna karşın evde hastaya bakan hemşire ve çocuk eğiticisi 4857 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmelidir.’’ şeklinde hüküm tesis etmiştir.
Karardan da anlaşıldığı üzere, Yargıtay, ev hizmetlerinde temizlikçi, aşçı, uşak, bahçıvan olarak çalışan işçilerin gördüğü hizmet ile aile bireylerini evden alarak alışverişe, şehir içinde gezmeye götüren, boş zamanını ev ve eklentilerinde geçiren şoförün gördüğü hizmeti ev hizmeti olarak değerlendirmektedir. Yargıtay’a göre ev hizmetlerinde çalışan işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlıklarda 4857 sayılı İş Kanunu’nun değil Borçlar Kanunu’nun hizmet sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulama alanı bulacağından bu uyuşmazlıklarda görevli mahkemeler iş mahkemesi değil genel mahkemelerdir. Ancak Yargıtay’a göre, evde hasta bakan hemşire ile çocuk eğiticisi bakımından 4857 sayılı İş Kanunu’nun hükümleri uygulama alanı bulacak ve bu ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde dava konusu olacaktır.
Diğer yandan, Yargıtay, işçinin çalıştığı evde birden fazla iş yapması durumunda yapılan işin niteliğini, ağırlıklı hizmeti değerlendirilmek suretiyle tespit etmektedir. Bu çerçevede, Yargıtay 9.Hukuk Dairesi, Esas No: 2007/27814 Karar No: 2008/25988 sayılı Kararında; ev sahibine ait ev ve bahçesindeki gördüğü ev hizmeti yanında bekçilik de yapan işçinin ağırlıklı hizmetinin bekçilik olması nedeniyle İş Kanunu’nun kapsamı içinde olduğunu belirtmiştir.[1]
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağıl Sigortası Kanunu’nun 6/1/c bendi uyarınca; bu Kanunun ek 9. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında sigortalı olanlar ile ücretle aynı kişi yanında ay içinde10 gün ve daha fazla süreyle çalışanlar hariç ev hizmetlerinde çalışanlar sigortalı sayılmamaktadır. Daha açık bir ifade ile, 5510 sayılı Kanun uyarınca ev hizmetlerinde çalışanların sigortalı sayılması iki halde mümkündür. Bu hallerden ilki, 5510 sayılı Kanun’un ek 9. maddesinde düzenlenmektedir. Hükme göre; ev hizmetlerinde bir veya birden fazla gerçek kişi tarafından çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında ay içinde çalışma saati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı 10 günden az olanlar, çalıştırıldıkları süreyle orantılı olarak çalıştıranlarca 82. maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt sınırının %2’si oranında iş kazası ve meslek hastalığı sigortası primi ödenmek koşuluyla iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından faydalanırlar. Bu hallerden ikincisi ise, ev hizmetlerinde bir veya birden fazla gerçek kişi tarafından çalıştırılan ve çalıştıkları kişi yanında ay içinde çalışma saati süresine göre hesaplanan çalışma gün sayısı 10 gün ve daha fazla olan çalışanlardır. Bu kişiler hakkında Kanun’un 4/1/a maddesi uyarınca sigortalılara ilişkin hükümler uygulanır. Daha açık bir ifade ile, çalışma gün ve sayısı bir ay içinde 10 gün ve daha fazla olan çalışanlar sigorta kollarının tümünden yararlanırlar.
Yargıtay, ev hizmetlerinde sigortasız çalıştırıldığı iddiasına konu uyuşmazlıklarla ilgili kararlarında, mahkemenin işçilik alacağı dosyasındaki tespit, değerlendirme ve delillerle yetinmemesi gerektiği, resen araştırma ilkesi doğrultusunda, konutun kapsamı, hangi işlerde çalıştığı, bu çalışmaların ne kadar süreyle yapılabileceğinin belirlenmesi, tarafların gösterdiği tanıklarda yetinilmeyerek aynı veya komşu apartmanlarda oturanlar veya yakın yerlerde kayıtlara geçmiş çalışanlarla davacının bu çalışmalarını bilebilecek mahalle muhtarı veya azalarının tanık sıfatıyla beyanlarına başvurması gerektiğini belirtmektedir.[2] Nitekim, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi Esas No: 2017/3182, Karar No: 2017/8928 sayılı Kararında şu yönde hüküm tesis etmiştir;
(…) Görüldüğü üzere, anılan maddeler uyarınca, ev hizmetlerinde çalışanlar; ücretle ve sürekli olarak çalışanlar hariç, bu Kanunların uygulanmasında sigortalı sayılamazlar. Sigortalı sayılmak için, ücret ve sürekli çalışma birlikte arandığından, her iki koşulun da gerçekleşmiş olması gerekir. Hizmet karşılığı ücret alınmıyorsa veya ücret alınmakla birlikte çalışmada süreklilik yoksa, bu tür çalışmayı sigortalı çalışma saymak mümkün değildir. Buna göre, diğer koşulları gerçekleştirmiş olanlar eğer anılan maddelerin kapsamına giriyorlarsa, sigortalı sayılamayacak ve 506 veya 5510 sayılı Kanunlarda düzenlenen haklardan yararlanamayacaklardır.
(…) Bir işin ev hizmeti sayılabilmesi için yapılan işin evde gündelik yaşamın gerektirdiği faaliyetler kapsamında ev yaşamının gündelik, olağan gereksinmelerini karşılayan işlerdir (Mollamahmutoğlu H., İş Hukuku, Turhan, …, 2004, s. 179).
Öğretide ev hizmetleri, evde gündelik yaşamın gerektirdiği; temizlik, yemek, çamaşır, ütü, çocuk bakımı, mürebbiyelik gibi işler olarak kabul görmektedir. Ev hizmetleri çalışanları ise uşak, kâhya, hizmetçi, temizlikçi, aşçı, çocuk bakıcısı, bahçıvan, şoför, bekçi, hayvan bakıcısı vb evin gündelik işleyişine ilişkin faaliyetleri yürüten kişiler olarak kabul görmektedir.
Ev hizmetlerinde sadece “ücretle ve sürekli olarak çalışanlar” sigortalı sayıldıklarından, bu kişilerin sigortalı olarak kabul edilebilmesi için önemli olan, ev hizmetinde geçen çalışmanın ücretle yapılması ve sürekli olmasıdır. Sürekli çalışma kavramı yönünden uygulamada, haftanın çoğu ev işlerinde geçirilmiş ve çalışma bir süre devam etmişse, bu çalışma sigortalı çalışma olarak değerlendirilmekte, süreklilik için çalışmanın belli bir yoğunluğa ulaşması aranmaktadır.
Mahkemece, re’sen araştırma ilkesi doğrultusunda, öncelikle davalıların konutta ne zamandan beri yaşadığının tespiti için konuta ilişkin iskan ruhsatı, elektrik ve su abonelik tarihlerinin hangi tarih olduğu ilgili kurumlardan sorulmalı, davacı bu ev dışında daha öncesinde davalılara ait başka bir evde çalıştı ise davacıdan sorulmalı, davalıların, davacıyı uzun yıllar ev hizmetinde çalıştırılması gerekip gerekmediği, konutun kapsamı, hangi işlerde çalıştığı, bu çalışmalarının ne kadar süreyle yapılabileceği, buna göre çalışmasının tam zamanlı çalışmayı gerektirip gerektirmediği, ihtiyaç durumu belirlenmeli, tarafların gösterdiği tanıklar ile yetinilmeyerek, aynı ve komşu apartmanlarda uzun yıllar oturan ya da yakın yerlerde kayıtlara geçmiş çalışanlar (diğer evlerde çalışanlar, komşu market ve bakkal işleten ve çalışanları başka sitede güvenlik görevlisi vs olarak görev yapmış kişiler) ile davacının bu çalışmalarını bilebilecek durumda olan mahalle muhtarı veya azaları tespit edilip tanık sıfatıyla beyanlarına başvurulmalı, işçilik alacaklarına ilişkin dava dosyası varsa varlığı araştırılarak celbedilmeli ve işçilik hakları davasında dinlenen tanıkların anlatımları ile bu dosyada bilgi ve görgüsüne başvurulan tanıkların anlatımları karşılaştırılmalı, varsa çelişki giderilmeli, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, davacının kayıtlarda görünmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu, davaya konu dönem içinde doğum, hastalık ve benzeri nedenlerle çalışmasına ara verip vermediği araştırılmalı, yapılacak yeni araştırmalar ile davacının ve davalıların alışveriş yaptığı yada eve gelerek hizmet veren işyerlerinden davacının çalışmaları sorulmalı, bu sırada örnek olarak davalılar adına davacı tarafından imzalanmış fatura, teslim tutanağı, posta alındısı, vs. belgeler olup olmadığı araştırılmalı varlığının tespiti halinde dosya içerisine yöntemince celbi sağlanarak davacının iddialarını teyit edip etmediği yönünden değerlendirme yapılmalı, çalışmanın varlığı ve kesintili olup olmadığı yöntemince araştırılmalı, toplanan tüm kanıtlar birlikte değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir.’’
[1] Kökkılınç, A. G. (2019). EV HİZMETLERİNDE ÇALIŞAN İŞÇİNİN İŞ İLİŞKİSİ. Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi Dergisi, 20(2), 537-557. https://doi.org/10.24889/ifede.653959
[2] Kökkılınç, A. G. (2019). EV HİZMETLERİNDE ÇALIŞAN İŞÇİNİN İŞ İLİŞKİSİ. Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi Dergisi, 20(2), 537-557. https://doi.org/10.24889/ifede.653959