Dijitalleşmenin hayatımıza girmesiyle birlikte hukukun hemen hemen her alanında yeni tartışmalar görülmektedir. Bunlardan biri de miras hukukudur. Özellikle son dönemlerde dijital tereke konusu ve dijital terekeye konu olabilecek değerler miras hukuku bakımından tartışmaların odağını oluşturmaktadır.

Günümüzde sosyal medya kullanıcı sözleşmeleri yoluyla sosyal medya platformlarına üye olup sosyalleşme ihtiyacını karşılamanın da ötesinde söz konusu sosyal medya hesapları yoluyla gelir elde etmekteyiz. Dolayısıyla gelir getirici bir işlevi de haiz olan söz konusu platformlar beraberinde hukuki sorunlar da getirmektedir. Örneğin abone sayısı oldukça yüksek bir hesaba sahip kimsenin ölümü halinde mirasçısının bu hesabı kullanmaya devam edip gelir elde etmesinin mümkün olup olmadığının tespiti gibi yeni hukuki sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Türkiye’de güncel olarak Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk dairesi’nin 13.11.2020 tarihli iCloud davası söz konusudur. Dava murisin eşinin onun içinde fotoğraflar, ses ve video kayıtları ile e-ticaret sitesi hesabının, hediye çeklerinin, kuponların vb. yer aldığı iCloud hesabına erişebilmek üzere murisin şifresini alabilmek için mahkeme kararı istemini konu almaktadır. Burada her ne kadar Denizli 4.Sulh Hukuk Mahkemesi davacının talebini reddetmiş ise de Antalya Bölge Adliye Mahkemesi başta dava konusu “Apple iCloud” kimliği olmak üzere diğer dijital varlıklarında terekenin aktifinde yer alabileceğini hüküm altına almıştır (Antalya 6 BAM, E 2020/1149, K 2020/905, 13.11.2020.).[1]

Türk Medeni Kanunu’nun 599. Maddesi uyarınca; Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, miras bırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Dolayısıyla kanunla aksi öngörülmedikçe ekonomik değeri haiz olan varlıklar, fiili durumlar ve hatta ilişkiler miras bırakılabilir nitelikte olması koşuluyla terekeye dahildir. Dolayısıyla hükmü geniş yorumlamak suretiyle dijital varlıkların da terekeye dahil olduğunu kabul etmek gerekir.

Ancak öğretide miras bırakanın şahsına bağlı hukuki ilişkilerinin terekeye dahil olmayacağı yönünde bir görüş de mevcuttur. Fakat bu görüş her durum için genel geçer bir öneri getirmekle eleştirilmektedir. Somut olayın özelliklerine göre farklı kararlar verilebileceği gibi uygulamada da bu konuda yeknesak bir uygulama mevcut değildir. Gerçekten de Almanya’da Facebook davasında Berlin Eyalet Yüksek Mahkemesi, Türkiye’de ise Denizli 4.Sulh Hukuk Mahkemesi mirasçılarının erişim isteklerinin (diğer gerekçelerin yanında) “murisin” özel hayatının gizliliğinin ihlal edileceği ve bu anlamda dava konusu değerlerin intikale elverişli olmadığına karar verirken; Alman Federal Mahkemesi ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk dairesi (diğer gerekçelerin yanında) her zaman ölü kişinin dijital değerlerini (somut olayda Facebook hesabı ve ICloud hesabı) özel hayatın gizliliği kapsamında değerlendirilmeyeceği ve bunların intikale elverişli olabileceğine karar vermiştir.[2]

Türk hukukunda ağırlıklı görüş, miras bırakanın ölümüyle birlikte kişiliği sona erdiğinden kişilik haklarının da sona ereceğini savunmaktadır. Dolayısıyla murisin ölümüyle birlikte artık kişilik haklarının ihlal edilmesi gibi bir durumda söz konusu olmayacaktır.  Uygulama bakımından daha elverişli bulduğumuz kişilik değerlerinin niteliğine göre ayrım yapan görüşe göre ise kişilik değerleri arasında bir ayrım yapmak gerekir. Bu ayrım uyarınca ekonomik değeri haiz kişilik değerlerinin mirasçılara intikali mümkündür.

Kişilik değerlerinin niteliğine göre ayrım yapan görüş uyarınca Twitter, Instagram, iCloud gibi kullanıcı hesap sözleşmelerinden kaynaklanan hak ve borçlar dijital tereke olarak kabul edileceğinden mirasın açılmasıyla birlikte mirasçılara geçecektir. Türk hukukunda külli halefiyet ilkesi geçerli olduğundan şahıs varlığına bağlı haklar dışında kalan tüm malvarlığı değerleri bir bütün olarak mirasçılara intikal edecektir. Örneğin murisin taraf olduğu sözleşme ilişkileri de mirasçılara intikal edebilecektir. Bu kapsamda sosyal medya kullanıcı sözleşmeleri de (kendisinden kaynaklanan haklar ve borçlarla birlikte) mirasçılara intikal edecektir.

Kullanıcı sözleşmelerinin, terekeye intikale elverişli olup olmadığı konusunda dikkate alınması gerekenin; hizmet sağlayanın edimi olduğu ve bu edimin şahsi bir edim olmayıp iletişim platformuna hizmete sunmak, kullanıcı tarafından paylaşılan ve talep edilen içerikleri yayınlamak vb. gibi teknik hizmetlerin yerine getirilmesine yönelik olduğu, hizmet sağlayıcı yönünden karşı tarafın kimliğinin önem taşımadığı, bu sözleşmede (en azından eş bulma siteleri gibi özel durumları istisna tutarsak) ön planda olanın hesap sahibinden ziyade, hesabın kendisi olduğu vurgulanmaktadır.[3]

Sonuç olarak; sosyal medya kullanıcı sözleşmelerinin terekeye intikalinin mümkün olmadığını savunan görüşler, sosyal medyanın gelir getirici işlevini arka plana atmakta olup güncel gelişmelere uzak kalmaktadır. Bu sebeple ekonomik değeri haiz kullanıcı sözleşmelerinin mirasçılara intikalini kabul eden görüşü paylaşmaktayız. Güncel gelişmelere ve teknolojinin yarattığı dönüşüme cevap verebilen dinamik bir hukuk anlayışını benimsemekteyiz.

KAYNAKÇA

Doğancı, D. E. (2022). Sosyal Medya Kullanıcı Hesabı Sözleşmelerinin Dijital Tereke Yönünden Değerlendirilmesi. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 28(1), 329-370.

Türk Medeni Kanunu ve İlgili Mevzuat


[1] Doğancı, D. E. (2022). Sosyal Medya Kullanıcı Hesabı Sözleşmelerinin Dijital Tereke Yönünden Değerlendirilmesi. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 28(1), 329-370.

[2] Doğancı, D. E. (2022). Sosyal Medya Kullanıcı Hesabı Sözleşmelerinin Dijital Tereke Yönünden Değerlendirilmesi. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 28(1), 329-370.

[3] Doğancı, D. E. (2022). Sosyal Medya Kullanıcı Hesabı Sözleşmelerinin Dijital Tereke Yönünden Değerlendirilmesi. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 28(1), 329-370.