Açıklama Yazmadan Havalesi Yapılan Paranın Akıbeti

Banka havalesi yoluyla herhangi bir açıklama yapılmaksızın gönderilen paranın akıbeti Türk Borçlar Kanunu’nun 102. maddesinde düzenlenmektedir. Hükme göre; kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Daha açık bir ifade ile, havale yapılırken açıklama kısmına havalenin sebebine ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadığı durumlarda, söz konusu havale, havaleyi gerçekleştiren kişinin karşı tarafa olan borcunu ifa ettiği anlamına gelmektedir. Keza, Yargıtay yerleşik içtihatlarında, açıkça borç olarak gönderildiğine ilişkin bir açıklama yazılmaksızın banka havalesi ile gönderilen paranın bir borcun ödenmesi amacıyla gönderildiğini karine olarak kabul etmekte ve bu karinenin aksini havaleyi gönderen şahsın ispat etmesi gerektiğini belirtmektedir.

Diğer yandan, Yargıtay, açıklamasız biçimde yapılan banka havalelerinin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını ancak açıklama olan banka havale dekontlarının delil başlangıcı niteliğinde olabileceğini kabul etmektedir.  Ayrıca Yargıtay kararlarında banka havalesi ile açıklama yapılmaksızın gönderilen paranın borç olarak gönderilmiş olduğunu iddia eden tarafın dava dilekçesinde “yemin” deliline dayanması halinde, mahkeme tarafından davacıya muhakkak yemin hakkı hatırlatılarak neticesine göre dava ile ilgili bir karar verilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Buna göre, yemin teklif edilen, yemin ederse yemin teklif eden tarafın ileri sürdüğü vakıanın mevcut olmadığı kesin delille ispatlanmış olur. Yemin için usulünce çağırılan taraf duruşmaya gelir ve fakat yemin etmezse ya da teklif edilen yemini, teklif edene iade etmezse, yeminin konusunu oluşturan vakıayı ikrar etmiş sayılır.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2014/27506 Karar No: 2015/2152;

“Davacı, borç olarak davalıya banka havalesi ile 49.737,50 TL gönderdiğini, borç verdiği paranın ödenmesini istemesine rağmen ödeme yapılmadığını, bunun üzerine alacağının tahsili için icra takibine giriştiğini ve yapılan takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacıdan borç para almadığını, banka havalesi yolu ile gönderilen paranın kendisinin çalışmakta olduğu otelin ortağı olan dava dışı … isimli şahsın davacıdan olan alacağının geri ödemesi olduğunu, davacının borcunu ödemek amacıyla bu parayı dava dışı …’ ye vermesi için kendisine yolladığını ve yapılan takibin haksız olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

…havale bir ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini gösterir. Bu karinenin aksini havaleyi gönderen şahsın ispat etmesi gerekir. Davalı savunmasında, borcu kabul etmemiş ve gerekçeli inkarda bulunmuştur. Öte yandan havale makbuzunda gönderilen paranın borç verildiğine dair herhangi bir şerhin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle havale, paranın borç olarak gönderildiğini ispata yeterli değildir. Somut olayda, davalı karz ilişkisini inkar ettiğine göre karz ilişkisinin varlığını davacının kanıtlaması gerekir. İspat yükü davacıdadır. Hal böyle olunca; mahkemece, bu yönde araştırma yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde yanlış değerlendirmeyle davanın kabulüne dair hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.”[1]

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2008/2938, Karar No: 2008/8575;

“Davacı, davalıya ait … ‘a ortak olmak için davalıya para gönderdiğini, ancak ortak edilmediğini ileri sürerek ödediği paranın tahsili talebiyle dava açmıştır. Davalı banka havalesi ile gönderilen paranın davacının, kendisine olan borcunu ödemek için gönderildiğini savunmuştur. Davalının parayı aldığına dair savunmasında belirttiği husus gerekçeli inkardır. Öyle olunca bu parayı aralarındaki hukuki ilişki nedeniyle ortak olmak için gönderdiğini davacının yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. Bankadan celp edilen dekont örneklerinde paranın ne amaçla gönderildiğine dair herhangi bir açıklama da bulunmamaktadır. Bu durumda davacı iddia ettiği şekilde gönderdiği paranın davalıya ortak olmak için gönderildiğini yazılı belge ile kanıtlayamamıştır. Ne var ki davacının dava dilekçesinde “her türlü yasal delil” demek suretiyle yemin deliline de dayandığı anlaşıldığından, mahkemece davacıya bu hususta davalıya yemin yöneltme hakkı olduğu hatırlatılarak, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.”[2]

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2011/13759, Karar No: 2011/18936;

“Davalının, banka havalesi ile davacı adına28.10.2008 tarihinde 9.999,84 TL gönderdiği, davacının da bu parayı aldığı çekişme konusu değildir. Davacı bu paranın davalı tarafından aynı şirkette çalışan ve aynı zamanda şirket müdürü olan dava dışı…ye gönderilmek üzere kendi adına havale edildiği borç olarak gönderilmediğini ileri sürmüş; davalı ise borç olarak davacıya havale çıkardığını savunmuştur. Dosya içerisindeki banka dekontunun incelenmesinden bu paranın davacıya borç olarak gönderildiğine ilişkin herhangi bir açıklamanın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, havale bir ödeme vasıtası olup, borç belgesi niteliğinde değildir. Bu durumda davaya ve takibe konu edilen paranın borç gönderildiğini, davalının yasal delillerle ispat etmesi gerekir. Davacının hakkında girişilen icra takibine süresi içerisinde itiraz etmemiş olması ve icra tehdidi altında bir kısım ödemelerde bulunması bu paranın borç olarak gönderilmediğinin delili olamaz. İspat külfeti kendi üzerinde olan davalının mahkeme huzurunda yemin etmiş olmasının da sonuca etkisi yoktur. Toplanan delillerden davalının davaya ve takibe konu parayı davacıya borç olarak gönderdiğini ispat edemediği anlaşılmaktadır. Davalı delil listesinde yemin deliline dayanmamıştır. Bu durumda girişilen takip nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ve ödenen miktarın istirdadına karar verilmesi gerekirken, ispat külfeti ters çevrilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”[3]

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2015/1446, Karar No: 2015/29277;

“Banka havalesi kural olarak var olan bir borcun ödendiğini gösterir belge olup, bu karinenin aksinin ise banka havalesi ile parayı gönderen kişi tarafından ispatlanması zorunludur. Davacı, havale ile gönderilen paranın davalıların var olan borçları nedeniyle gönderildiğini belirterek gerekçeli inkarda bulunmuş olup, mahkemenin kabulünün aksine, davacı bu beyanı ile ispat yükünü üzerine almış değildir. Davalıların dayandıkları belge, var olan borcun ödendiğine karine teşkil eden havale makbuzu niteliğinde olduğundan ve davacı da gerekçeli inkarda bulunduğundan davada ispat yükü davalılardadır. İspat yükü davalılarda olduğu içinde davalılar iddialarını ispatla yükümlüdürler. Mahkemece, ispat yükünün davalılarda olduğu gözetilerek, davalılardan buna ilişkin delilleri sorulup alınarak hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile ispat yükünün davacıda olduğu kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.”[4]

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2012/8428, Karar No: 2012/11398;

“Davacının banka havalesi ile davalıya 25.000,00 TL miktarında para gönderdiği ve davalının da bu parayı aldığı ihtilafsızdır. Davacının bu parayı borç olarak gönderdiğini ileri sürmesine rağmen davalı karşılıksız olarak gönderildiğini savunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki havale bir ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini gösterir. Bu karinenin aksini havaleyi gönderen şahsın ispat etmesi gerekir. Davalı savunmasında borcu kabul etmemiş gerekçeli inkarda bulunmuştur. Öte yandan banka dekontunda, paranın gönderiliş nedenine ilişkin olarak “… adına opel astra ücreti” açıklaması dışında herhangi bir şerhin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle havale, paranın borç olarak gönderildiğini ispata yeterli değildir. Somut olayda, davalı karz ilişkisini inkâr ettiğine göre, karz ilişkisinin varlığını davacının kanıtlaması gerekir. Davacının bu yöndeki delileri toplanarak karar verilmesi gerekirken, ispat yükü ters çevrilerek davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.”[5]

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2014/28725, Karar No: 2015/20230;

“…Davacı, davalı ile aralarında 2008-2011 yılları arasında evlenmek maksadıyla arkadaşlıkları olduğunu, bu süre içerisinde davalıya banka havalesi yoluyla toplam 50.000 TL davalıya borç para gönderdiğini, 12.000 TL sinin ödendiğini ancak bakiye 38.000 TL borcun ödenmediğini ileri sürerek başlattığı takibe vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, havaleleri davacının borcuna mahsuben gönderildiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, havaleler yazılı delil başlangıcı kabul edilerek, tanık beyanları ve GSM hattı üzerinden gönderilen yazılı mesaj kayıtları (SMS) ile borç sözleşmesinin kanıtlandığı, davalının davacıya 7.6.2011 tarihinde gönderdiği SMS kaydında da davacıya 36.000 TL borcu kabul ettiği, 12.000 TL ödemenin de borçtan düşüldüğünde bakiye 24.000 TL borcun kaldığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davalının takibe vaki itirazın kısmen iptali ile 24.000 TL üzerinden takibin devamına karar verilmiş; hüküm, davalı yanca temyiz edilmiştir.

Dava, davacı tarafından davalı hesabına gönderilen paraların borç gönderildiği iddiasına dayalı itirazın iptali davasıdır. Davacının davasına dayanak yaptığı banka makbuzları, davalı hesabına yapılan havaleyi göstermektedir. Havale üzerinde bu paranın borç olarak verildiğine dair bir açıklama yoktur.

Somut olayda davacının dayandığı belge yalnız başına borç verildiğini ispata yeterli değildir. Zira, kural olarak havale bir ödeme aracı olup, havale belgesinde paranın borç olarak gönderildiğinin belirtilmesi gereklidir. Aksi halde gönderilen havalenin bir borcun ödenmesi amacıyla gönderildiği karine olarak kabul edilmelidir. Borç ödeme belgesi olan havale nedeni ile alacaklı olduğunu davacı ispat etmelidir. Zira havalenin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi mümkün olmayıp bu uyuşmazlıkta miktar itibari ile tanık dinlenilemez.

Her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalının davacıya gönderdiği 7.6.2011 tarihli SMS kaydını 6100 sayılı HMK’nın 199. Maddesi gereğinde “belge” olduğu ve bu kayıt ile davalının 36.000 TL lik borcu kabul ettiğini değerlendirilmiş ise de, dava 11.4.2012 tarihinde açılmış olup dava tarihi itibariyle 6100 sayılı HMK yürürlükte olmadığı gibi, sözü edilen SMS kaydı hakkında davalının açık bir kabulü de bulunmamaktadır. Davalının açık muvafakati bulunmadığından olayda miktar itibariyle tanık da dinlenemez. Bu durumda, davacı iddiasını yasal deliller ile kanıtlayamamıştır.

Öyle ise davacı, hesaptan gönderdiği borç paraya ilişkin davasını yasal deliller ile ispatlayamamış ise de dava dilekçesinin 7.sırasında açıkça “yemin” deliline de dayandığı anlaşıldığından davacıya yemin hakkı hatırlatılarak neticesine göre dava ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulmasını gerektirir…”[6]


[1] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2014/27506 Karar No: 2015/2152.

[2] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2008/2938, Karar No: 2008/8575.

[3] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2011/13759, Karar No: 2011/18936.

[4] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2015/1446, Karar No: 2015/29277.

[5] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2012/8428, Karar No: 2012/11398.

[6] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2014/28725, Karar No: 2015/20230.