
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan cezanın, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası olması, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılması, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi şartlarının gerçekleşmesi gereklidir. Belirtmek gerekir ki burada zarardan kastedilen maddi zarardır, manevi zararlar hükmün kapsamı dışındadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Esas No: 2012/2-1418, Karar No: 2013/424;
“…Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin objektif şartlarından biri, suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesidir. Burada kastedilen maddi zarar olup, manevi zarar bu kapsamda değerlendirilmemelidir…”[2]
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Esas No: 2010/8688, Karar No: 2010/13800;
“…mahkeme tarafından mağdurda meydana gelen zarar, kanaat verici ve basit bir araştırma ile saptanıp, sanıktan tespit olunan bu zararı giderip gidermeyeceği sorulup ve diğer koşullarında mevcudiyeti halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili olarak bir karar verilmesi gerekirken, belirtilen eksiklikler yerine getirilmeden ve zarar kapsamı içerisinde düşünülmeyen manevi zarar da bu kapsamda değerlendirilerek sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi… bozmayı gerektirmiş…”[3]
Sanığın, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderme koşulunu derhal yerine getiremediği durumlarda sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresi boyunca aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilir. Ayrıca zararın sanık tarafından giderilmesi şart değildir, zarar sanık adına üçüncü kişiler tarafından da tazmin, aynen iade ya da eski hale getirme suretiyle giderilebilir. Keza herhangi bir zararın oluşmadığı durumlarda bu koşulun gerçekleşmesi şartı aranmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir.
Yargıtay 2. Ceza Dairesi, Esas No: 2008/22645, Karar No: 2008/19206;
“…Mağdurun bir tazminat istemi bulunmadığı gibi dosyaya yansıyan bir zararının da belirlenemediği gözetilmeden, sanığın mağdurun zararını karşılamadığı ve şartları oluşmadığı biçimindeki dosya içeriğine uygun olmayan gerekçe ile sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nın 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi… bozmayı gerektirmiş”[4]
Belirtmek gerekir ki, sanık hakkında başka kasıtlı bir suçtan kovuşturma yürütülüyor olması, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini engellemez. Benzer şekilde, önceden bilinçsiz ya da bilinçli taksirli bir suçtan dolayı mahkûm olmuş olmak da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel teşkil etmez.
Ayrıca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için sanığın bunu açıkça kabul etmesi gerekir. Sanığın zararı gidermesi hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ettiği anlamına gelmemekte, kabulün açık bir şekilde yapılmış olması şartı aranmaktadır. Dolayısıyla, sanığın kabul etmemesi hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir.
Diğer yandan, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde de seçenek yaptırımlara çevrilemez.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bir hüküm olmadığından, bu karara karşı istinaf veya temyiz kanun yollarına başvurulamaz, itiraza başvurmak mümkündür. Yargıtay, itiraz halinde, incelemeyi yapan merciinin incelemesini CMK’nın 231. maddesinin suça ve sanığa ilişkin objektif koşulların belirlenmesiyle sınırlı tutulması gerektiği görüşündedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Esas No: 2011/1-57, Karar No: 2011/57;
“…Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 13-12 Sayılı kararında da açıklandığı üzere; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı başvurulabilecek yasa yolu temyiz olmayıp, 5271 Sayılı CYY’nın 231. maddesinin 12. fıkrasında da açıkça belirtildiği gibi itirazdır. Ağır Ceza Mahkemelerinin itiraza tâbi kararlarını incelemekle görevli mercii, 5271 Sayılı CYY’nın 268/3-c maddesi uyarınca, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden fazla olması halinde numara olarak kendisini izleyen mahkeme, o yerde tek ağır ceza mahkemesi varsa en yakın yer ağır ceza mahkemesidir. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin, suç delillerini yok etme suçundan sanık D.A.hakkında verdiği bozma kararının kaldırılmasına, dosyanın itiraz olarak değerlendirilen istem konusunda karar verilmek üzere 5271 Sayılı CYY’nın 268. maddesi uyarınca, itiraz merciine gönderilmesi için mahalline iadesine karar verilmesi gerekmektedir…”[5]
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde bu karar, bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, yalnızca bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından talep edilmesi halinde, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinde öngörülen amaç kapsamında, kullanılabilir. Dolayısıyla, söz konusu kararın adli sicil kaydında gözükmesi gibi bir durum söz konusu değildir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Çocuklar bakımından bu süre 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu m. 23 uyarınca üç yıldır.
Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur. Açıklanması geri bırakılan hükmün sanığın denetim süresi içinde işlediği ileri sürülen yeni ve kasıtlı bir suç nedeniyle açıklanabilmesi ise, bu yeni suçtan ötürü verilen mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesine bağlıdır. Eğer yeni hüküm denetim süresi içinde kesinleşmezse açıklanması geri bırakılan hükümle ilgili dava zamanaşımı denetim süresi sonunda kaldığı yerden işlemeye devam eder.
Sanık denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemez ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranırsa, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılır ve davanın düşmesine karar verilir. Düşme kararına karşı istinafa başvurulabilir.
[1] Bu yazıda şu akademik makaleden yararlanılmıştır: üngör, Devrim, and Güneş Okuyucu-ergün. “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması”. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 65, no. 4 (December 2016): 1951-65. https://doi.org/10.1501/Hukfak_0000001850.
[2] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Esas No: 2012/2-1418, Karar No: 2013/424.
[3] Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Esas No: 2010/8688, Karar No: 2010/13800.
[4] Yargıtay 2. Ceza Dairesi, Esas No: 2008/22645, Karar No: 2008/19206.
[5] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Esas No: 2011/1-57, Karar No: 2011/57.
