4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. hükmünde asıl işveren-alt işveren ilişkisi; bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki olarak tanımlanmaktadır.

Belirtmek gerekir ki, asıl işveren ile alt işveren işçileri arasında sözleşmeden kaynaklanan bir ilişki bulunmamaktadır. Buna rağmen Kanun; asıl işvereni, alt işveren işçilerinin ödenmeyen işçilik alacaklarından sorumlu tutmaktadır. 4857 sayılı Kanun’un 2/6. maddesinin ikinci cümlesinde; bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” düzenlemesine yer verilmektedir. Burada, asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu ile kastedilen müteselsil sorumluluktur. Müteselsil sorumluluk, alacaklı karşısında birden çok kişinin aynı hukuki nedenden kaynaklanan ve borcun tamamı bakımından asıl borçlu sıfatı ile yükümlülük altına girmesidir. Müteselsil sorumluluk hükümleri uyarınca zararı gideren müteselsil borçlu kendi payını aşan kısım için diğer borçlulara rücu etme hakkına sahiptir.

Ayrıca, asıl işveren ile alt işveren arasındaki rücu davalarının konusu işçi alacakları olmasına rağmen iş hukukundan kaynaklanan davalar olarak görülmemektedir. Bu davaların iş yargılaması içinde değil genel hükümler kapsamında açılacak davalar olarak kabul edilmesi nedeniyle Yargıtay asliye hukuk mahkemelerini görevli mahkeme olarak kabul etmekte ve Asliye Hukuk Mahkemeleri tarafından verilen görevsizlik kararlarını bozmaktadır.

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, Esas No: 2013/5327, Karar No: 2013/6546;

“…Davacı asıl işveren anılan madde hükmüne dayalı sorumluluğu nedeniyle dava dışı işçiye tazminat ödemiş ise de davacının bu tazminattan sorumluluğu, anılan yasa maddesine göre işçilere karşı olan bir sorumluluk olup, taşeron ile asıl işveren arasındaki birbirlerine karşı olan sorumluluğu içermeyen anılan düzenlemenin dava konusu olaya uygulanması mümkün değildir. Bu durumda mahkemece, uyuşmazlığın taraflar arasındaki …03.2007 tarihli “Posta Tekeli Dışında Kalan Gönderilerin İşlenmesi, Taşınması ve Dağıtımı Hizmetlerine İlişkin Sözleşme” hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği ve Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu göz önünde bulundurularak, uyuşmazlığın esası incelenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile davanın usulden reddi doğru olmamıştır.”[2]

Rücu davasının dayanağını, asıl işveren tarafından alt işveren işçisine ödenen miktarın alt işverenden talep edilmesi oluşturmaktadır. Burada, işvereni tarafından işçilik alacakları ödenmeyen işçi, alacağını asıl işverenden tahsil etme yoluna gitmiştir. Birlikte sorumluluk ilkesi uyarınca asıl işverenin işçiye karşı alacağını öncelikle iş ilişkisinin tarafı olan alt işverenden tahsil etmesi yönünde bir savunmada bulunması mümkün değildir. Dolayısıyla asıl işveren tarafı olmadığı bir ilişkiden kaynaklanan ve ödemek zorunda kaldığı işçilik alacaklarını, işçi-işveren ilişkisinin tarafı olan alt işverenden talep edecektir. Asıl işveren tarafından işçilik alacağı kısmi olarak ödenmiş de olabilir. Bu durumda asıl işveren ödeme yaptığı kısım kadar rücu talebinde bulunabilir. Yargıtay, rücu talebine ilişkin hesaplama yapılırken üst sınırın işçilik alacakları hakkındaki kararda belirlenen ve asıl işveren tarafından ödenen miktarı aşmayacak şekilde yapılması gerektiğini kabul etmektedir.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2014/3375, Karar No: 2014/22018;

“Somut uyuşmazlık itibariyle davalılar ile davacı arasında imzalanan bir kısım hizmet sözleşmeleri ve eki olan şartnamelerde kıdem tazminatı gibi işçilik haklarından yüklenicinin sorumlu olacağına dair düzenlemelere yer verildiği anlaşılmakla, bu yönde hüküm bulunan hallerde ilgili davalı yüklenicinin ödenen tüm bedelden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece karara esas alınan bilirkişi raporunda; sözleşmelerde dava konusu işçilik haklarının tamamından davalı yüklenicilerin sorumlu olacağına dair düzenleme olup olmadığına ilişkin yeterli bir inceleme yapılmadığı gibi, davacının rücu talebine esas ihbar tazminatının tamamından dava dışı işçinin iş akdini fesheden son işveren davalı şirketin sorumlu olduğunun dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca davacının rücuen alacak talebine konu diğer alacaklara ilişkin Ankara 7. İş mahkemesinin 2009/567 esas sayılı dosyasında hükmedilen ve davacıdan tahsil edilen her bir alacak kalemindeki miktarları aşmayacak şekilde yapılacak hesaplamaya göre davacının rücu edebileceğinin kabulü gerekirken, karara esas alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamada kıdem tazminatı, fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin hesabında bu kurala uyulmadığı görülmüştür.

Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar gözetilmek suretiyle yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak bu bilirkişi heyeti tarafından taraflar arasındaki sözleşmeler, Ankara 7. İş mahkemesinin 2009/567 esas sayılı dosyası ve bu dosya kapsamında karara esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre mahkeme, taraflar ve yargıtay denetimine uygun olarak hazırlanacak bilirkişi raporu sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”[3]

İşçi işyerinde kesintisiz çalışmaya devam etmesine rağmen alt işverenler arasında işyeri devri gerçekleştirilip de alt işverenlerin el değiştirmesi hallerinde, her bir alt işverenin işçiyi kendi yanında çalıştırdığı süre ve dönemle sınırlı sorumlu olacağı kabul edilmektedir. Yargıtay, son alt işverenin kanun gereğince işçiye karşı tüm işçilik alacaklarından sorumlu olduğunu, iş hukukundan kaynaklanan bu sorumluluğun rücu davasında esas alınmasının ve tüm rücu alacağının son alt işverenden istenilmesinin mümkün olmadığını kabul etmektedir.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2015/39170, Karar No: 2018/2369;         

“…Somut olayda; mahkemece, dava dışı işçiyi, son alt işveren olarak çalıştırmasından dolayı kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının tamamının davalıya rücuna karar verilmiştir. Ancak, davalının son alt işveren olmasının sadece İş Kanunu gereği ve dava dışı işçiye karşı tüm işçilik alacaklarından sorumlu olmasına neden olduğu, iş yasasının işçiye karşı son alt işverene verdiği bu yükümlülüğe dayanarak asıl işverenin tüm rücu alacağını son alt işverenden tahsilini talep etmesinin yasaya aykırı olduğu, davacının kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarına konu ödediği işçilik haklarından doğan bedelden, davalı şirketin dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemi kapsayan kısmından sınırlı sorumlu olacağı, bu işçinin davalı dışında başka alt işverenler yanında da çalıştığı, tek alt işvereninin davalı olmadığı, bu nedenle dava dışı işçinin davalı işçisi olarak çalıştığı süre bir yıldan az olsa bile işçiyi çalıştırdığı süre ile orantılı olarak kıdem tazminatından ve yıllık izin ücretinden sorumlu olduğu, davalının kendi döneminde yapılmış fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil çalışması varsa bunların ücretlerinin de bu alt işverenden tahsiline hükmedilmesi gerektiği gözetilerek yapılacak inceleme sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”[4]


[1] Söz konusu çalışmada şu bilgileri haiz akademik makaleden yararlanılmıştır: Subaşi, İ., & Altınay, Z. Ü. (2025). Yargıtay Kararları Çerçevesinde Asıl İşverenin Alt İşverene Rücu Sorunu. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 29(3), 915-952.

[2] Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, Esas No: 2013/5327, Karar No: 2013/6546.

[3] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2014/3375, Karar No: 2014/22018.

[4] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas No: 2015/39170, Karar No: 2018/2369.