Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesinde; boşanma ve ayrılık kararından sonra velayetin kullanılmasının kendisine bırakılmayan eşin, çocukla kişisel ilişkilerinin hâkim tarafından düzenleneceği, velayetin kullanılması kendisine bırakılmayan eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararlarının esas tutulacağı hüküm altına alınmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 323. maddesinde ise, ana ve babadan her birinin, velâyeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmaktadır. Dikkat edilirse, Kanun, sadece ana ve babanın, velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahip olduğunu hüküm altına almaktadır. Ancak öğretide ve Yargıtay kararlarında kişisel ilişki kurma hakkının ana ve babanın yanı sıra çocuğa da tanınmış bir hak olduğu görüşü kabul edilmektedir.[1] Nitekim, konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 20.03.2013 tarihli, 2012/2-799 Esas No’lu ve 2013/389 Karar sayılı kararı şöyledir;

“…Bu hak anne baba için olduğu kadar çocuk için de bir haktır. (2003 tarihli Çocukla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi m.4/I). İlişkide annelik babalık duygularının tatmini yanında çocuğun bedensel, fikri, ruhsal, eğitsel, kültürel gelişimine yönelik yararı da gözetilir.”[2]

Türk Medeni Kanunu’nun 323. ve devamı maddeleri uyarınca çocukla kişisel ilişki kurma hakkına sahip ebeveyn ile çocuk arasında kişisel ilişki, ziyaret hakkı biçiminde, daha açık bir ifade ile, çoğunlukla çocuğun velayet hakkına sahip olan ebeveynden teslim alınarak, haftanın belli günlerinin ve tatil günlerinin -hâkim tarafından belirlenmiş süreler çerçevesinde- çocukla geçirilmesi şeklinde gerçekleşir. Çocuğun velayeti kendisine bırakılan ebeveyn, ziyaret hakkına sahip olan tarafın çocuk ile görüşmesini engellediği takdirde; icra müdürlüğü tarafından velayet hakkına sahip olan ebeveyne icra emri gönderilmektedir. İcra emrinde kişisel ilişkiye engel olunmaması, aksi halde, İcra ve İflas Kanunu m. 341’e göre cezalandırılacağı ihtarına yer verilir. İcra emrinin gereği yerine getirilmez ise ilam hükmü zorla yerine getirilir ve ilam hükmünün yerine getirilmesine muhalefet eden kişi, şikâyet üzerine İcra ve İflas Kanunu m. 341 uyarınca altı aya kadar hapisle tazyik edilir.

 Uygulamada, Yargıtay, ziyaret hakkının kapsamının belirlenmesinde, çocuğun yaşı, okul dönemleri, çocuğun sağlık durumu gibi çocuğun kişisel özelliklerini dikkate aldığı gibi; çocuk ile arasında kişisel ilişki kurulacak olan tarafın durumunu da göz önünde bulundurmaktadır. Bu kapsamda, Yargıtay, kişisel ilişki kurma hakkına sahip tarafın çalışma koşullarını, yerleşim yerini, yıllık izinlerini, çocukla kişisel ilişki kurmak isteyen ana veya babanın sağlık durumunu, sosyal çevresini ve tarafların oturdukları yerin birbirlerine olan uzaklığını da ziyaret hakkının kapsamının belirlenmesinde dikkate almaktadır. Ayrıca Yargıtay, velayet hakkına sahip olmayan anne ve baba ile çocuk arasında ziyaret hakkını kurarken, ulusal ve dini bayramlar gibi özel günleri de dikkate almaktadır ve kişisel ilişki için dini bayramların ikinci günlerinin uygun olduğunu kabul etmektedir. Diğer yandan, Yargıtay, kişisel ilişkinin başlangıç ve bitiş tarihlerinin veya başlangıç ve bitiş saatlerinin açıkça gösterilmediği yerel mahkeme kararlarını, hükmün infazında güçlük yarattığı gerekçesiyle bozmaktadır.[3]

Konuya İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, 30.11.2005 tarihli 12953/16623 Karar Sayılı kararı;

“…Ortak çocuk 8.6.2004 doğumlu olmakla mutlak surette anne bakım ve şefkatine muhtaçtır. Tarafların bulundukları şehirlerin birbirine olan mesafesi de dikkate alındığında her cumartesi kişisel ilişki kurulması çocuğun bedeni ve fikri gelişimine engel oluşturacağı gibi annenin velayet görevini yerine getirmesinde güçlük çıkartacağı anlaşılmıştır. Daha uygun süre ile kişisel ilişki kurulmasının gözetilmemesi usul ve yasaya aykırıdır.”[4]

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, 10.04.2007 Tarihli, 5431/5973 Karar Sayılı Kararı;

“…Davalı babanın avukat olması nedeniyle yaz tatilinde adli ara verme tarihine denk gelecek şekilde çocukla kişisel ilişki kurulması çocuğunda yararınadır. Bu durum değerlendirilmeden temmuz ayında kişisel ilişki kurulması uygun değil ise de bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün bu yönden düzeltilerek onanması gerekmiştir.”[5]

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin, 21.06.2004 Tarihli, 7303/8092 Karar Sayılı Kararı;

“…Çocuğun yaşı ve velayet hakkı kendisine bırakılan annenin tam gün çalışıyor olması nedeniyle, çocuk ile babası arasında her hafta sonu kişisel ilişki kurulmasına yönelik düzenleme doğru değildir. Daha uygun süreli kişisel ilişki kurulması gerekir…”[6]

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, 16.02.2004 Tarihli ve 144/1715 Karar Sayılı Kararı;

“…Çocuk ile babası arasındaki kişisel ilişkinin, başlangıç ve bitiş tarihlerinin açıkça, infazda güçlük yaratmayacak şekilde gösterilmeyerek yazılı olduğu gibi hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” denmek suretiyle açıkça ifade edilmiştir.’’[7]

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 17.01.2008 tarihli ve 2894/226 Karar Sayılı Kararı;

“…Davalı baba ile çocuk arasında düzenlenen kişisel ilişkide; 1-30 Temmuz dönemi için kişisel ilişkinin başlama ve bitiş saati gösterilmemiştir. Sözü edilen eksiklik hükmün infazında şüphe ve tereddüt yaratacak niteliktedir. Bu yönün gözetilmemesi isabetsizdir.”[8]

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, 12.02.2014 Tarihli ve 20379/2619 Karar Sayılı Kararı;

“Davalı baba ile 24.08.2012 doğumlu müşterek çocuk E. arasında her yıl 1Temmuz – 31 Temmuz tarihleri arasında kurulan kişisel ilişki, çocuğun yaşının çok küçük olması, henüz anne sütüyle beslenmesi, uzun süre anneden ayrı kalması dikkate alındığında bu sürenin çocuğun üstün yararına uygun bulunmadığı ve çok uzun süreli olduğunun kabulü gerekmektedir.”[9]

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 20.3.2013 Tarihli, 2012/2-799 Esas No’lu ve 2013/389 Karar Sayılı Kararı;

 “…ziyaret günleri olarak, ebeveyn ve çocuk için güçlük ve sorun çıkarmayacak gün ve dönemler tercih edildiğini, bu dönemlerin genellikle hafta sonları ve tatil günleri olduğunu ancak, çocuğun bütün hafta sonlarını velayet kendisine verilmeyen ebeveynle geçirmesinin; gerek velayete sahip taraf gerekse çocuk için sakıncalı sonuçlar doğurabileceğini, somut olayda yerel mahkemece, velayeti davacı annede bulunan 7.12.2005 doğumlu M. ilebaba arasında her hafta sonu Cumartesi günü saat 09.00’dan Pazar günü saat 18.00’e kadar kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiş olmasının, küçüğün yaşı, eğitimini, bedeni ve fikri gelişimini olumsuz yönde etkileyeceğinden doğru olmadığını, kişisel ilişkide hafta sonları ve tatil günlerinin, çocuğun yaşı da gözetilerek, ebeveynler tarafından paylaşılmasının makul ve adil olduğu, aksi takdirde her hafta sonu velayet kendisinde olan annenin çocuğu teslim ve geri alma durumu nedeniyle hafta sonlarını planlayamaz duruma düşeceği, çocuğun da kendini psikolojik bakımdan daha rahat ve serbest hissedeceği tatil günleri ve hafta sonları gibi ayrıcalıklı günleri sadece bir tarafta geçirmesi; sıkıntılı günleri ise, velayeti üstlenenle geçirmesi, velayeti üstlenenden uzaklaşmasına, soğumasına, karşı tarafa bağlanmasına yol açabileceğini”ifade etmektedir.[10]


[1] Erlüle, F. (2018). YARGITAY KARARLARI ÇERÇEVESİNDE VELAYETİN KULLANILMASI KENDİSİNE BIRAKILMAYAN TARAFIN ÇOCUĞU ZİYARET HAKKI. İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 9(2), s. 262.

[2] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 20.03.2013 tarihli, 2012/2-799 Esas No’lu ve 2013/389 Karar sayılı kararı.

[3] Erlüle, F. (2018). YARGITAY KARARLARI ÇERÇEVESİNDE VELAYETİN KULLANILMASI KENDİSİNE BIRAKILMAYAN TARAFIN ÇOCUĞU ZİYARET HAKKI. İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 9(2), s. 273.

[4] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, 30.11.2005 tarihli 12953/16623 Karar Sayılı kararı.

[5] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, 10.04.2007 Tarihli, 5431/5973 Karar Sayılı kararı.

[6] Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin, 21.06.2004 Tarihli, 7303/8092 Karar Sayılı kararı.

[7] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, 16.02.2004 Tarihli ve 144/1715 Karar Sayılı kararı.

[8] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 17.01.2008 tarihli ve 2894/226 Karar Sayılı kararı.

[9] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, 12.02.2014 Tarihli ve 20379/2619 Karar Sayılı kararı.

[10] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 20.3.2013 Tarihli, 2012/2-799 Esas No’lu ve 2013/389 Karar Sayılı Kararı.