
Teknolojinin gelişimi ve internetin işyerlerine ağırlıklı olarak girişi işçilerin işlerini ifa etmelerini kolaylaştırmaktadır. Ancak bu durum yeni uyuşmazlıkların ortaya çıkmasına da neden olmuştur. Nitekim, işçiler internetten yalnızca işlerini ifa etmeye yönelik olarak faydalanmamakta, iş saatleri dahilinde internet ortamında gezinmek suretiyle kendilerine boş vakit yaratmakta ve kimi zaman işverenler bakımından birtakım riskler doğuracak biçimde davranabilmektedirler.
Türk Hukukunda işverenin işçisinin bilgisayar ile internet kullanımı ve telefon görüşmeleri üzerindeki gözetim ve denetim yetkisini konu alan ve açıkça bu hususları düzenleyen bir yasa mevcut değildir.[1]
Bu durumda, Medeni Kanun’daki ve Borçlar Kanunundaki genel düzenlemelerin konu bakımından uygulama alanı bulacağı açıktır. Nitekim, Kişilik hakkına yapılan saldırılardan hangilerinin hukuka aykırı olarak nitelendirileceğini ve bu nitelikteki saldırılara maruz kalan kişinin mahkemeye başvurabileceğini ortaya koyan Medeni Kanun’un 24. Maddesi;
“Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır” hükmünü haizdir.
Bu noktada öğretide konu ile ilgili görüşlere değinmek yerinde olacaktır. Öğretide, gelişen teknoloji karşısında işyerinin korunmasının daha da önem kazandığı belirtilerek; kamera ile bu korumanın sağlanabileceği ancak bu korumanın kural olarak her şeyi kapsayacağını kabul etmenin mümkün olmadığı ifade edilmektedir. Bir diğer deyişle, kamera ile koruma ancak ölçülülük ilkesine uygun olmak kaydıyla kabul edilmektedir. İşçinin kontrol edilmesi amacıyla işyerinde kamera ile izlenmesi hususunda ise görüş ayrılığı mevcuttur. Bir görüş uyarınca; belirtilen amaç doğrultusunda işyerinde kamera ile izleme yapılması mümkün değildir ve bu durumda işçinin kişilik hakkına yönelik müdahalenin önlenmesi için Medeni Kanun’un 25. maddesi uyarınca dava açma hakkı bulunmaktadır.[2]
Diğer görüş ise; burada işverenin yönetim hakkını teknolojik imkânlar vasıtasıyla kullanması söz konusu olduğundan yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu görüşü savunanlara göre, işverenin işçilerin performanslarını kontrol etmek veya işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek için kişi veya kişileri görevlendirmesi ile kameraları kullanması arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Ancak her hak gibi işverenin yönetim hakkının da kötüye kullanılması söz konusu olabileceğinden bu tür denetimin işçilerin kişilik hak ile değerlerine zarar vermeyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bir diğer deyişle, kameraların sürekli çekimde olması işçilerin özel davranışlarının da denetlenmesi anlamına geleceğinden kameraların belli aralıklarla çalıştırılması gerekmektedir. Ayrıca, işyerlerinde kamera kontrollerinin yapılabileceği yerler işin, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin ve işyerinin güvenliğinin gerektirdiği yerlerle sınırlı olmalıdır. Örneğin, işçilerin soyunma ve giyinme odalarında, temizlik, banyo, uyku ve çocuk bakım odalarında ve de dinlenme odalarında kamera kontrolü yapılması özel hayatın ihlali anlamına gelecektir.[3]
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 10.10.2006 tarihli, Esas No: 2006/19150, Karar No: 2006/26792 sayılı Kararında, daha önce uyarılmasına rağmen mesai saatleri içinde internete girerek bahis oynamaya devam eden ve bu nedenle aşırı derecede borçlanan, hatta kredi kartı borcu sebebiyle icraya maruz kalan işçinin söz konusu davranışlarının iş sözleşmesinin feshi için geçerli neden teşkil ettiği sonucuna varmıştır.[4]
İşyerinde işçinin telefon görüşmelerinin denetimi hususunda ise; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 31.10.2000 tarihli, Esas No: 2000/6487, Karar No: 2000/9467 sayılı Kararında;
“Telefon konuşmasında yer alan sözler iki kişi arasında gizli kalması ve o kişilerin özel yaşam alanı ile ilgili bulunan sözler olduğu görülmektedir. Sözler bu içerikte olmasa dahi, bir kişinin telefonunun dinlenmesi veya dinlenen görüşmelerin yayınlanması, başlı başına özel yaşama ve hatta son derece gizli kalması gereken yaşamın gizliliğine saldırı teşkil eder. Kişi toplum tarafından tanınan bilinen bir kişi olsa dahi, özel yaşam hiçbir şekilde açıklanamaz. Hatta hiç kimsenin telefonu da dinlenemez” şeklinde hüküm tesis etmiştir.
[1] Savaş, F. B. (2009). İş Hukukunda “Siber Gözetim “. Çalışma ve Toplum, 3(22), 97-132.
[2] Savaş, F. B. (2009). İş Hukukunda “Siber Gözetim “. Çalışma ve Toplum, 3(22), 97-132.
[3] Savaş, F. B. (2009). İş Hukukunda “Siber Gözetim “. Çalışma ve Toplum, 3(22), 97-132.
[4] Savaş, F. B. (2009). İş Hukukunda “Siber Gözetim “. Çalışma ve Toplum, 3(22), 97-132.